Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=KUR'AN-I KERİM=-- > Kuran'da İnanış Konuları > Nefis - Küfür

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 12-27-2011, 15:19
CUMHUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
CUMHUR CUMHUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Özel Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 4,046
Standart Nefse kötülük ve hürriyet beratı

Düşünce tarihinin en çok tartışılan konularından biri de hürriyet kavramıdır. Hürriyetin ferdi aşan, toplumsal ilişkileri etkileyen yapısı, onun fert boyutuyla sınırlı kalmasını engellemiş, çok geniş bir alana tesir etmesine zemin hazırlamıştır. İnsan tabiatının bir gereği olan hürriyet mefhumunun, insanlık tarihine eşdeğer geçmişe sahip olduğu kabul edilir. Bu kavram etrafındaki tartışmalar da böyledir.

Mutlak hürriyetin var olup olmayacağı, bu konudaki tartışmaların özünü oluşturur. Zira diğer insanlarla beraber yaşama mecburiyetinin bir gereği olarak karşılıklı hakların korunması gerekir. Diğer taraftan insanın ilâhi kader karşısındaki durumu, bu tartışmaların başka bir vechesini oluşturur.

Genellikle varılan netice şudur ki; mutlak özgürlük imkansızdır . İmkan dahilinde olsaydı bile mutlak mutluluk manasına gelmeyecekti. Çünkü sosyal hayatın bekası için en azından diğer insanların haklarına saygı gerekir ve ferdin özgürlüğüne bazı sınırlamaların konulması kaçınılmazdır.

Tam ve kesintisiz olmasa da, hürriyet yine de hemen herkesin ve her ideolojinin kabul ettiği üzere büyük bir değerdir. Öyle ki çatışmaların, savaşların çoğunda özgürlük tek amaç olarak belirlenmiştir. Hatta birçok siyasi ve sosyal öğreti, kurtuluş ve özgürlük kavramlarını aynı kabul etmiştir.

Özgürlük etrafında gelişen felsefî tartışmaların temelinde yaradılış telakkisi vardır. Zira bu konu insanın kendi varlığının hakikatı ve anlamı üzerine düşünmesinin bir parçasıdır. Ne olduğunu, nereden gelip, nereye gittiğini merak eden insan, bu sorulara verdiği cevaba göre kendisini tanımlar, varlık aleminde kendini bir yere yerleştirir.

Cenab -ı Hakk'ın ilk insan olan Hz. Adem a.s.'a “şu ağaca yaklaşmayın” tembihi, hürriyet kavramını doğru anlamada bize önemli ipuçları sunar. Buna göre insan aslı itibarıyla özgür yaratılmıştır. Yaklaşılmaması istenen nesne kendiliğinden kötü değildir, hatta buğday olduğu rivayet edilir. Buğday ise insanın bu dünyadaki temel gıdalarından biridir. O ağaca yaklaşılmamasına dair emrin hikmeti, insanoğlunun yapma imkanı varken bazı şeyleri yapmaktan men edilmesinin bir sembolüdür. İnsanın irade ve ihtiyar sahibi bir varlık olması keyfiyeti ancak bu suretle ortaya çıkar. Çünkü men edilen şeye karşı hem temayülü, hem de onu yapabilecek gücü vardır. Eğer böyle olmasaydı, ona o ağaca yaklaşmaması gerektiği yolundaki tembihin bir anlamı olmazdı.

Melekler ve hayvan taifesi, yaratılmış oldukları günden bu yana kendi varlık yapıları üzerine sabit bir biçimde durmaktadırlar. Zira onların ne bu yapılarının dışına çıkabilecek özellikleri, ne de yaptıklarının dışında başka bir şeyi seçme imkanları vardır. Her ne iseler öylece kalmaya ve her ne yapıyorlarsa onu yapmaya mecburdurlar. Böyle olduğu için de onların sorgulanmaları, hesaba çekilmeleri söz konusu değildir.

Oysa insan için durum bunun tam zıddıdır. Yaptığından başka yapabileceği daha pek çok sayıda seçenek bulunmaktadır. İnsanoğlunun şeytanın ayartmalarına karşı uyarılmasının sebebi bu özelliğinden kaynaklanır.

Yasak ağaç sınırlaması, insanın bizzat nefsanî eğilimleriyle alakalıdır. Şeytan ise ruhanî seferdeki eğilimleri için bir işarettir. İnsanın yasak ağaca doğru eğilimi bulunmasaydı, şeytanın iğvası manasız kalırdı.

O halde insanın özgürlük alanı, hem şeytanın hem de kendi nefsinin taleplerini de içine alır. Tam da burada, insanın eşref-i mahluk fıtratını koruyabilmesi, hayatını ve dünyayı kirletmeden yaşayabilmesi için, özgürlüğünü kim ve ne adına kullandığına dikkat etme mecburiyeti ortaya çıkar.

Evet, dilediğimizi yapma imkanımız var. Bu özgürlüğümüzü kural-kaide tanımadan kullandığımızda sahiden de kendi adımıza mı kullanmış oluyoruz? Yoksa içimizdeki hayvanî nefsin ve başlıca görevi saptırmak olan şeytanın esiri mi oluyoruz? Hakikat şu ki, özgürlük için de bir meşruiyet çerçevesi olmak zorundadır ve bunu ancak insanın ve alemlerin rabbi olan Allah tayin eder.

Özgürlüğü yalnızca bir şeyi yapmakla mukayyet kılmayıp, aynı zamanda yapmaktan vazgeçme olarak da tanımlamak gerekir. Bu da kavramın mana çerçevesine dahildir . Hatırlamak gerekir ki, din, topyekûn kabullenişler ve reddedişlerden ibarettir. Mesela bir müslüman tevhidi kabul eder, şirki reddeder; helali seçer, haramdan vazgeçer. Bu da insanın özgürlüğü ile alakalıdır. Yasa koyucunun sınırlarına kendi iradesiyle teslim olmanın bir tezahürüdür.

Mukaddes kitabımız Kur'an -ı Kerim'deki nefsle ilgili bilgiler göstermektedir ki, Rabbimiz insanoğlunu yaratırken onun benliğine hem kötülük, hem de iyilik ilham etmiştir. İnsanın özünde bu iki güç birden bulunur. İnsanın felahı, hürriyetini kötülükten sakınmayı seçmekle mümkündür. Bu tercihi hür irade ile yapmak önemlidir. Zira toplum baskısı ve benzeri dış etkilerle yapılan tercih, hakiki bir manevi yükselişe ve olgunlaşmaya sebep olmaz.

Diğer taraftan, dış baskılardan daha yoğun ve güçlü olmak üzere insanoğlu nefsinin kötülüğe sevk edici hevâ ve arzularının baskısı altındadır. Buna boyun eğdiği takdirde insan kendi varlığını bencillik zindanında boğar; kıskançlık krizi içinde hayata karşı güvensiz ve gelecek korkusu ile dopdolu olarak, sonu gelmeyen tutku ve hırs girdabında ömür tüketir.

Hakiki manada kurtuluş bu baskıdan kurtulmakla elde edilir. İnsanoğlu bu tutkuların esiri olmaktan kurtulduğunda hakiki manada özgürleşir. Artık hayatının amacı nefsin sonu gelmez isteklerini tatmin etmek değildir. Yalnızca Yüce Mevlâ'nın hoşnutluğunu kazanmaktır ki, insan zaten bunun için yaratılmışdır . Gerçek özgürlük işte budur: Rabbül Alemin'e kul olmak ve O'ndan başka her şeyden özgürleşmek...

İşte peygamberlerin ve onların vârisi rabbanî rehberlerin bütün çabaları, insanı kendi nefsine ve maddi aleme , o alemin fani varlıklarına kulluktan azad etmek; tek kulluğa layık olana yöneltmektir.

Hakiki hürriyet bu daveti gönülden kabul edişle mümkündür. Günahların, isyanın, bâtılın ve şerlerin karanlıklarında hürriyetten bir iz ve emare aramak beyhude çabadır. İnsan bir günde dünyayı dolaşabilecek, bir saatte uzayın derinliklerine gidebilecek güç ve imkana ulaşsa da, nefsinin boyunduruğundan kurtulmadıkça hür değildir.

O halde bütün çabamız hakiki hürriyet beratını almaya matuf olmalıdır.

Rabbimiz'in tevfik ve inayeti ile...

alıntı..
__________________
Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi alem. Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka matem...
Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşduran bir köprüdür
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Yaptığınız kötülük ,bir çok iyinin de sonu olacak Yağmur Öyküler & Hikayeler 2 12-31-2011 23:50
Nefse ÖL deme OL de! CUMHUR Nefis - Küfür 0 10-06-2008 17:16
Nefse Neler Söylemeliyiz CUMHUR Nefis - Küfür 0 04-03-2008 23:49
Nefse Acimak CUMHUR Nefis - Küfür 0 04-03-2008 23:44
Tuvalette ölmek Kötülük İşareti Midir? CUMHUR Serbest Kürsü 0 04-03-2008 23:25


WEZ Format +3. Şuan Saat: 21:06 - Tarih: 04-16-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.