Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=KUR'AN-I KERİM=-- > Meal > Diyanet Meali

Konu Kapatılmıştır
 
Seçenekler
  #1  
Alt 07-19-2012, 05:01
Yağmur
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Zuhruf Sûresi-Duhân Sûresi (Diyanet Meali)

Zuhruf Sûresi

Mekke döneminde inmiştir. 89 âyettir. Sûre, adını 35. âyette geçen “Zuhruf” kelimesinden almaktadır. Zuhruf; yaldız, mücevher, dünya hayatının geçici menfaati anlamlarına gelir. Sûrede başlıca tevhit, iman ve vahyin getirdiği hakikatler ile insanların bu hakikatlere ters düşecek şekilde sırf geçici dünya menfaatlerine bağlanarak sergiledikleri çelişki vurgulanmakta, batıla karşı çıkan ve hakkı tutan şahsiyetler olarak İbrahim, Mûsâ ve İsa peygamberlerden söz edilmektedir

Bismillâhirrahmânirrahîm


1.
Hâ Mîm.

2, 3.
Apaçık Kitab'a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur'an yaptık.

4.
Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz'da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur.

5.
Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye vazgeçip Zikir'le (Kur'an'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?

6.
Halbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik.

7.
(Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

8.
Biz, onlardan daha çetinlerini de helak ettik. Öncekilerin örneği geçti!

9.
Andolsun, onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka, "Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı" diyeceklerdir.

10.
O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir.

11.
O gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.

12, 13, 14.
O bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve "Bunu hizmetimize veren Allah'ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz" diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır.

15.
Böyle iken ("melekler Allah'ın kızlarıdır" demek suretiyle) kullarından bir kısmını O'nun parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür.

16.
Yoksa, Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi seçip ayırdı?

17.
Onlardan biri, Rahmân'a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir.

18.
Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah'a isnad ediyorlar?

19.
Onlar, Rahmân'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır.

20.
"Eğer Rahmân dileseydi biz onlara kulluk etmezdik" dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.

21.
Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar?

22.
Hayır! Onlar sadece, "Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, ve biz onların izlerinden gitmekteyiz" dediler.

23.
İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, "Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz" demiş olmasınlar.

24.
(Gönderilen uyarıcı,) "Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" dedi. Onlar, "Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz" dediler.

25.
. Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu!

26.
Hani İbrahim babasına ve kavmine şöyle demişti: "Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım."

27.
"Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir."

28.
İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı.

29.
Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur'an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım.

30.
Fakat kendilerine Hak gelince, "Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkar ediyoruz" dediler.

31.
"Bu Kur'an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!" dediler.

32.
Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır.

33.
Eğer bütün insanlar (kafirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân'ı inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık.

34, 35.
Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O'na karşı gelmekten sakınanlarındır.

36.
Kim, Rahmân'ın Zikri'ni görmezlikten gelirse biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.

37.
Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.

38.
Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!" der.

39.
Onlara, "(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız" denir.

40.
Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin?

41.
Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız.

42.
Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter.

43.
Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.

44.
Şüphesiz bu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.

45.
Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân'dan başka kulluk edilecek ilahlar var etmiş miyiz?

46.
Andolsun, biz Mûsâ'yı mucizelerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik de o, "Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim" demişti.

47.
(Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar!

48.
Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.

49.
(Onlar azabı görünce) "Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz" dediler.

50.
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.

51.
Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?"

52.
"Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?"

53.
"(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?"

54.
Firavun kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.

55.
Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öc aldık, hepsini suda boğduk.

56.
Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık.

57.
Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar.

58.
"Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?" dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur.

59.
İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları'na örnek kıldığımız bir kuldur.

60.
Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık.

61.
Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur.

62.
Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.

63.
İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: "Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

64.
Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur.

65.
Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin haline!

66.
Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, halbuki bunun farkında değillerdir.

67.
O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar.

68, 69.
(Allah şöyle der) "Ey ayetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de."

70.
"Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz."

71.
Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.

72.
İşte, bu yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir.

73.
Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.

74.
Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.

75.
Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler.

76.
Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.

77.
(Görevli meleğe şöyle seslenirler) "Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin." O da, "Siz hep böyle kalacaksınız" der.

78.
Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.

79.
Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız.

80.
Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.

81.
(Ey Muhammed!) De ki: "Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum."

82.
Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır.

83.
Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar.

84.
O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilah olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.

85.
Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O'nun katındadır ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz.

86.
Onu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler.

87.
Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, "Allah" derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar?

88.
Onun (Muhammed'in), "Ya Rabbi!" demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir.

89.
Şimdilik sen onları hoş gör ve "size selam olsun" de. Yakında bilecekler.
  #2  
Alt 07-19-2012, 05:04
Yağmur
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Duhân Sûresi

Mekke döneminde inmiştir. 59 âyettir. Sûre, adını onuncu âyette geçen “duhân” kelimesinden almıştır. Duhan, duman demektir. Sûrede başlıca, Kur’an’ın indirilişi, müşriklerin ona karşıtutumu, Firavun ve halkının başlarına gelen azaplar, Kureyş’in Hz. Peygamberi yalanlaması, iyilerin ve kötülerin karşılaşacakları akıbet konu edilmektedir.

Bismillâhirrahmânirrahîm

1.
Hâ Mîm.

2, 3.
Apaçık olan Kitab'a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede2 indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız.

4, 5, 6, 7.
Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

8.
Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Yaşatır, öldürür. O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.

9.
Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar.

10.
Göğün açık bir duman3 getireceği günü bekle.

11.
(O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.

12.
İnsanlar, "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz" derler.

13.
Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti.

14.
Sonra ondan yüz çevirdiler ve "Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!" dediler.

15.
Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski halinize döneceksiniz.

16.
Onları o en şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız.

17.
Andolsun, onlardan önce Firavun kavmini sınamıştık. Onlara değerli bir peygamber (Mûsâ) gelmişti.

18.
O şöyle demişti: "Allah'ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü ben güvenilir bir peygamberim."

19.
"Allah'a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum."

20.
"Şüphesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."

21.
"Bana inanmadınızsa benden uzak durun."

22.
Sonra Mûsâ Rabbine, "Bunlar günahkâr bir toplumdur" diye seslendi.

23.
Allah da şöyle dedi: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz."

24.
"Denizi açık halde bırak." Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

25.
Onlar geride nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.

26.
Nice ekinler, nice güzel konaklar!

27.
Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!

28.
İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık.

29.
Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.

30, 31.
Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun'dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.

32.
Andolsun, onları, bir bilgi üzerine (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.

33.
Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan mûcizeler verdik.

34, 35.
Bunlar (müşrikler) diyorlar ki: "İlk ölümümüzden başka bir ölüm yoktur. Biz diriltilecek değiliz."

36.
"Eğer doğru söyleyenler iseniz atalarımızı getirin."

37.
Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba' kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları helâk ettik. Çünkü onlar suçlu kimselerdi.

38.
Biz, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlenmek için yaratmadık.

39.
Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.

40.
Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır.

41.
O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.

42.
Yalnız, Allah'ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir.

43, 44.
Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkarların yemeğidir.

45, 46.
O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.

47.
(Allah görevli meleklere şöyle der) "Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin."

48.
"Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün."

49.
(Deyin ki) "Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?"

50.
"İşte bu şüphelenip durduğunuz şeydir!"

51.
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler.

52.
Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

53.
İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar.

54.
İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

55.
Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler.

56.
Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.

57.
Bunlar Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır.

58.
(Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.

59.
Artık sen (onların başına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fussilet Sûresi-Şûrâ Sûresi ( Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 07-19-2012 02:13
Neml Sûresi-Kasas Sûresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 07-08-2012 01:39
Hicr suresi-Nahl suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-28-2012 23:15
RA'D Suresi-İbrahim Suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-28-2012 22:34
Araf Suresi - Enfal Suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-28-2012 21:15


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:16 - Tarih: 03-28-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.