Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=KUR'AN-I KERİM=-- > Kuran'da İnanış Konuları > Namaz

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 03-01-2008, 17:39
CUMHUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
CUMHUR CUMHUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Özel Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 4,046
Standart İbadet Hayatinda Adab

İbadet Hayatında Âdab

--------------------------------------------------------------------------------


İbâdet, Kâinatın Sultanı olan Allahu Teâlâyâ itaatin, sadakatin ve kulluğun alâmetidir.
İbâdet, haşir sabahında uyanıncaya kadar mezardaki hayatta bir nur, bir arkadaş ve o daracık kabri cennet bahçelerinden bir bahçe yapmaya vesiledir. İbâdet kalbin huzurudur, gıdasıdır. İbâdet ruhun âb-ı hayâtıdır.
İşte bu bakımdan ibâdet insan hayatında çok mühim bir yer tutar. En son ve en mükemmel din olan İslâmiyet, "Allah'ın halifesi" unvanına lâyık olacak bir mü'minin hangi ibâdetleri yapması gerektiğini belirtmiştir. Bu ibâdetlerin şekli, usulü, âdabı ilmihal kitaplarında belirtilmiştir. Temel ibâdetler; İslâmın şartları arasında yer alanlardır.
Namazda en büyük âdap
Namazda en temel, en mühim, en büyük âdap; Vaktin evvelinde, cemaatle ve tâdil-i erkanla kılmaktır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tavsiyesi, sahabelerin, evliyaların ve bütün İslâm ulemâsının tatbikatı böyledir
"Vaktin evveli'nden kasıt nedir? Namaz vakti girer girmez kılınan namazdır. Zira o vakitte, bütün mevcudat, bütün ehl-i Tevhid namaza durmaktadır. İşte insan da o vakitte; Bütün mevcudatla, bütün ehl-i Tevhidle, vücudunun bütün zerreleriyle birlikte kalkıp namaza durmalıdır. Yâni Rabbinin huzuruna çıkmalıdır. Zira namaz mü'minin miracıdır...
Namazı "Cemaatle kılmak" çok çok mühimdir. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ve ashâb-ı Kiram, başta Bedir muharebesi olmak üzere savaşlarda dahi cemaatle namazı terk etmemişlerdir. Bir grup mücâhit cemaatle namaz kılarken diğerleri savaşmış, daha sonra namaz kılanlar savaşa giderlerken diğerleri gelip cemaatle namaz kılmışlardır.
Bu mühim âdet günümüzde maalesef çok ihmâl edilmektedir. Aslolan namazı camide, cemaatle kılmaktır.
Namazı "tâdil-i erkanla" kılmak lazımdır. Bundan kasıt, namazın farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini eksiksiz yerine getirmeye çalışmaktır. Kıyamda dururken nasıl durulması lazımsa öylece durmak; rükuda ve secdede ne yapmak gerekiyorsa, onu yapmaktır. Ayrıca bütün uzuvlara da bu "tadil-i erkan" çerçevesinde namaz kıldırmak gerektir. Kalb, Allah'ın zikriyle ve muhabbetiyle meşgul olmalı; akıl, Allah'ın nimetlerini, azametini, kudretini tefekkür etmelidir. Zihin, namazla meşgul olmalı, dünyevi işleri, hesabı-kitabı unutmalıdır.
Cuma namazı kılınırken en çok ihlal edilen bir adap ta, iç ezan okunduktan sonra konuşulması, velevki zikir sözcüğü olsun söz söylenmesi, ezanın tekrarlanmasıdır. Bu çokça yapılmaktadır. Ebû Hüreyre'den (r.a.) Resul-i Ekrem'in (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edildi: "Cuma günü imam hutbe okurken yanındaki arkadaşına "sus" dediğin zaman boş konuşmuş olursun (sevap alamazsın)." (Tergib ve Terhib, c.2/162) İbn Abbas (r.a.) Resulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim Cuma günü imam hutbe okurken konuşursa kitap taşıyan merkebe benzer. Ona "sus" diyenin de cuması tam olmaz." (a.g.e., c.2/163)
Mü'minlerin bayram günü, tatil günü mesabesinde olan Cuma gününde, sünnet-i seniyyeye uyarak boy abdesti almalı, güzel elbise giymeli, erken vakitte camiye gitmeli ve imam minbere çıktığı andan itibaren hiç konuşmadan hutbeyi dinlemelidir.
Oruçta Adap
Ramazan-ı şerif orucu, İslamiyet'in beş şartından birisidir. Ramazan orucunun ehemmiyetine dair şu hadis-i kutsiye bakalım:
Ebu Hüreyre (r.a.) Resulullah'ın (s.a.v.) hadis-i kutsisinde şöyle dediğini rivayet etti: "Allah azze ve celle buyurdu ki:
"Ademoğlunun her ameli kendisi içindir. Yalnız oruç hariç. Çünkü o benim içindir. Onun mükafatını da ben vereceğim. Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu olduğu günde edebe aykırı kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Şayet biri ona kötü söz söyler veya kendisiyle dövüşürse 'ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin (ona uymasın) Muhammed'i irade ve kudretiyle yaşatan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında misk kokusundan daha iyidir. Oruçlu için ferahlayacağı iki sevinç vardır:
"1- İftar ettiği zaman (açlıktan kurtulduğu için) sevinir,
2- Rabbine kavuştuğu zaman orucunun sevabıyla (alacağı mükafattan dolayı) sevinir." (Tergib ve Terhib, c.2/403)
Demek ki oruçlu bir kimse; bağırıp çağırmayacak edebe aykırı söz söylemeyecek, kimseyle kavga etmeyecektir. Böylece diline ve nefsine de oruç tutturmuş olacaktır. Ayrıca gözünü namahreme bakmaktan sakındırarak ona da oruç tutturacaktır. Yoksa oruç, sırf aç kalmaktan ibaret değildir.
Ramazan-ı Şerif orucu nefsi terbiye etmektedir. Ramazanda en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi malik değil, memluktûr (köledir); hür değil kuldur. Emir olunmazsa en adi ve rahat şeyi yapamaz, elini suya uzatamaz. İşte bunu düşünen nefts kulluk vaziyetini takınır, hakiki vazifesi olan şükre girer.
Nefis, her istediği yiyeceği yemekle iyice şımarmaktadır. Aczini ve fakrını, ne kadar zayıf ve musibetlere hedef olduğunu, çabuk bozulur, dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmemektedir. Sanki demirden bir vücudu varmış ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya saldırır. Şiddetli bir hırsla dünyaya atılır. Her lezzetli ve menfaatli şeylere bağlanır. Öyle ki git gide, kendisini şekatle terbiye eden Yaratıcısını unutur. Hayatının gayesini, âhiret hayatını düşünmez ve kötü ahlâk bataklığında yuvarlanıp durur.
İşte Ramazandaki oruç, en gafil ve inatçı bir nefis taşıyanlara da aczini ve fakrını hissettirmektedir. Açlık vasıtasıyla midesini düşünür, midesindeki ihtiyacını hatırlar. O midenin bütün ihtiyaçlarını hazır eden Mün'imi; o midenin öğüttüğü gıdaları ölü hücrelere yerleştiren Kudret Sahibini hatırlar. Nefsin firavunluğunu bırakarak, sayısız belâ ve musibetler karşısındaki acziyetini ve sonsuz ihtiyaçlar karşısındaki fakirliğini idrak eder ve Dergâh-ı İlâhîyeye sığınmaya bir arzu hisseder ve bir manevî şükür eliyle rahmet kapısını çalmaya hazırlanır.
Ramazan orucu, Kur'ân-ı Azumüşşan'a daha çok hürmet göstermeyi hatırlatır. Zira Kur'ân-ı Kerîm Ramazan ayı içerisinde nazil olmaya başlamıştır.
İşte mü'minler Ramazanda yemekten ve içmekten kesilerek bir nevi melekiyet vaziyetine benzemektedirler. Bu surette, Kur'ân-ı Kerîmi sanki yeni nazil oluyormuş gibi okumaya ve dinlemeye çalışmaktadırlar. Hattâ biraz gayret göstererek, tefekkür ederek, Kur'ân'ı sanki Peygamber Efendimizden (a.s.m.) işitiyormuş gibi, belki Hazret-i Cebrail'den dinliyormuş gibi bir hâle bürünmektedirler.
Bu ayda, fakirler, dullar, yetimler, kimsesizler sevindirilmekte; onların yiyecek, yakacak, giyecek gibi zarurî ihtiyaçtan karşılanmakta, ekseriyetle zekâtlar bu ayda hesap edilerek fakirlere verilmektedir.
Ramazan-ı Şerif orucu, vücuda çok faydalar sağlamaktadır. On bir ay durmaksızın çalışan vücudun en hayatî uzuvları bir nevi istirahat etmektedir. Aynı zamanda vücut sabra ve tahammüle alışmaktadır.
İşte bu gibi ve daha pek çok hikmetleri bulunan Ramazan-ı Şerif orucunu bütün âdaplarını öğrenerek tutmak gerektir.
Haccın ehemmiyeti
İslâmın şartlarından birisi olan Hac, aynı zamanda parlak bir şeâir-i İslâmiyedir. Yâni İslâmiyet'in nişanıdır, sembolüdür. İşte bu bakımdan varlıklı bir Müslüman vakit geçirmeksizin hacca gitmelidir. Hacca gitmeden önce de, haccın farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini, âdabını iyice öğrenmelidir.
Haccın ehemmiyetine dair pek çok hadis-i şerif vardır. Bunlardan bazılarına bakalım:
Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: Resûlullah'a (s.a.v.): "Hangi amel daha faziletlidir?" diye soruldu: "Allah ve Resulüne imân" buyurdu. "Sonra nedir?" denildi. "Cihad" buyurdu. "Sonra nedir?" denilince: "Makbul olan hacdır" buyurdu." (Tergib ve Terhib, c.2/545)
Yine Ebû Hüreyre (r.a.) "Resûhıllah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu, işittim" dedi: "Kim haccedip, çirkin söz söylemez ve dinî kuralları çiğnemezse, hacdan anasından doğduğu gün gibi günahlarından kurtularak döner." (a.g.e., c.2/545)
Ebû Hüreyre'den (r.a.) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Umre, gelecek umreye kadar kendi aralarında işlenen günahlara, kefarettir. Makbul haccın mükâfatı ise ancak Cennettir." (a.g.e., c.2/546)
Âişe (r.a) der ki: "Yâ Resulallah! Cihadı amellerin en faziletlisi olarak görüyoruz. Biz de cihad edelim mi?" dedim. Bunun üzerine Resulü ilah (s.a.v.): "Fakat cihadın en faziletlisi de makbul hacdır." buyurdu.
İbn Huzeyme'nin Sahih'indeki rivayetine göre Hz. Âişe (r.a.) "Yâ Resulallah! Kadınlara hiç cihad var mıdır?" dedim.
"Onlara dövüşsüz cihad vardır. O da hac ve umredir" buyurdu, (a.g.e., c.2/548)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Yaşlının, zayıfın ve kadının cihadı, hac ve umredir." (a.g.e., c.2/548)
Haccın hikmeti
Haccın en mühim hikmeti, Mü'minlerin birbirleriyle görüşmeleri, tanışmaları, birbirleriyle irtibat kurmalarıdır. Böylece birliğin temelleri atılmaktadır.
Renkleri farklı, dilleri farlı, ırkları farklı insanların, omuz omuza Kabe'nin etrafında tavaf edişleri, Arafat'ta vakfeye duruşları birliğin en müşahhas, en canlı tablosudur. Müslümanlar işte bu birlik tablosunu kendi ülkelerine de taşımalı, hem aynı ülkedeki kardeşleriyle, hem diğer beldelerde yaşayan Müslümanlarla kardeş olduklarını asla unutmamalıdırlar.
Hacda, ağaç dalı, hattâ yaprak koparmak, hayvan öldürmek, başkasını incitmek yasaktır. Bu yasağı ihlal edişin keffâreti vardır.
İşte, hac modelini göz önünde bulunduran bir mü'min her zaman aynı şekilde davranmalı hiç kimseyi üzmemeli, incitmemeli, darıltmamalıdır.
Çektiğimiz sıkıntıların, acıların mühim bir sebebi de, haccın hikmetini unutuşumuz ve haccın hikmetine uygun hareket etmeyişimizdir.
Zekâtın ehemmiyeti
Dünyada bütün kargaşaların menşei iki kelimedir: Birincisi; "Ben tok olayını da başkası açlıktan ölsün, bana ne!"
İkincisi; "Sen çalış, ben yiyeyim!"
İslâmiyet bu iki dehşetli fikrin birincisinin tahribatını zekât ile, ikincisinin zehrini ise faizi haram kılmakla ortadan kaldırmıştır. Zekat İslâmiyetin güzelliğini ortaya koyan, baştan sona güzelliklerle dolu bir ibâdettir.
Zekâtla ilgili sevgili Peygamberimizin (a.s.m) hadis-i şeriflerinden bazılarına bakalım:
Ebü Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Her sabah yeryüzüne iki melek iner ve birisi şöyle der: "Yâ Rabbi, malını Senin yolunda harcayana karşılığını ver
"Diğeri de şöyle der: 'Yâ Rabbi, cimrilik yapıp vermeyenin de malını helak et.'" (Buhârî, Zekât:27)
Ebû Hüreyre (r.a) Peygamberimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Allah'ın kendisine vermiş olduğu malın zekâtını vermeyen kimsenin malı, Kıyamet Gününde, iki gözünde iki siyah nokta bulunan, dehşetli, zehirli bir yılan şekline sokulur ve bu yılan o gün mal sahibinin boynuna sarılır. Sonra ağzı ile mal sahibinin çenesinin iki tarafından yakalar ve 'Ben senin dünyada çok sevdiğin malınım, ben senin hazinenim' der."
"Peygamberimiz (a.s.m.) daha sonra şu mealdeki âyeti okudu: "Sakın ola ki, Allah'ın kendilerine ihsan etmiş olduğu mallan gerekli yerlere sarf etme hususunda cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar! Tam tersine, bu onlar için bîr şerdir, kötülüktür. Cimrilik yaptıkları mal, Kıyamet Günü boyunlarına dolanacaktır." (Âl-i İmran Sûresi /180) (Buhârî, Zekât:3)
Nisap miktarı servete sahip olan mü'minler bu ikazları göz önünde bulundurarak zekâtlarını vermekten asla çekinmezler. Zekâtla ilgili hususlar ilmihal kitaplarında genişçe yer almaktadır, oraya bakılmalıdır.
Zekât verilirken dikkat edilecek en mühim husus, muhatabı rencide edici davranışlardan kaçınmaktır. Bilâkis onlara, kendilerini bu yükten kurtardıkları için teşekkür edilmelidir.
Kur'ân - Zikir - Dua
Günlük hayatın vazgeçilmez bir alışkanlığı da Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerif okumak, zikretmek olmalıdır. Her gün bir miktar Kur'ân okumak alışkanlık haline getirilmelidir.
Kur'ân-ı Kerimi yüzünden okumayı bilmeyenler bir an önce öğrenmelidirler. En azından namaz surelerini ezberlemeli, bunların mealini öğrenmelidirler.
Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.) Müslümanları Kur'ân'ı okumaya, mânâsını ve sırlarını kavramaya teşvik etmiştir. Çünkü Kur'ân kalblerin ve ruhların gıdasıdır. Bir Mü'min Kur'ân-ı Kerîmi okuduğunda, Kâinatın Yaratıcı olan yüce Rabbimizle konuşmaya başlamakta, Allah'ın sözlerine muhatap olmaktadır. İşte Kur'ân'ı bu şuurla okumak, Kur'ân okunurken onu edepli bir şekilde dinlemelidir.
Sevgili Peygamberimizin (a.s.m.) Kur'ân-ı Kerim okumayı teşvik ettiği hadis-i şeriflerden bazıların bakalım:
Resûlullah (a.s.m.) buyuruyor: "Her kim Kur'ân'ı okur, ezberine alır, helâlini helâl; haramını haram bilirse, Allah bundan dolayı onu Cennete koyar ve kendisini, ailesinden Cehennemlik olan on kişiye şefaatçi yapar." (Tirmizî, Fezâil-i Kur'ân: 13)
Hz. Âişe (r.a.) Resûlullah'ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kur'ân'ı Kerim'i okuma ve anlamasını bilen Mü'min, mânâ alemindeki bazı meleklerle beraberdir. Okuma, öğrenme ve ezberlemede zorlukla karşılaşan kimseye de iki kat sevap vardır." (Buhâri, Tevhid:52)
Osman bin Affan'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "En hayırlılarınız Kur'ân'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir." (Buhâri, Fezâil-i Kur'ân:21)
Okunan Kur'ân-ı Kerîm, kabirde bir nur olacak, haşir sabahında uyanıncaya kadar o Kur'ân okuyan kimseye bir arkadaş olarak refakat edecektir.
Kur'ân-ı Kerimi okumanın yanı sıra, hadis-i şerif okumayı da alışkanlık haline getirmeliyiz. Böylece Peygamber Efendimizin (a.s.m.) rûhaniyatıyla aramızda bir bağ kurulmuş olunur. Aynı zamanda Asr-ı Saadetin o muhteşem havasını teneffüs etmiş oluruz.
Bir de bol bol salavat-ı şerife getirmeliyiz. Salavat aynı zamanda hem dua, hem de duanın kabulüne vesiledir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Akrabalarla Münasebetde Adab CUMHUR Kur'an-ı Kerim Fihristi 0 03-01-2008 17:30
İbadet Hayatinda Adab CUMHUR Kur'an-ı Kerim Fihristi 0 03-01-2008 17:24
Ana-baba İle Münasebetlerde Adab CUMHUR Kur'an-ı Kerim Fihristi 0 03-01-2008 17:19
Selamunaleykum Ülkemızın azız ıbadet hanesı ASİL_KURT Haydi Tanışalım 8 02-08-2008 23:38


WEZ Format +3. Şuan Saat: 13:29 - Tarih: 03-29-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.