#1
|
||||
|
||||
Muhabbet Davasında Samimiyet
Bir gün Rasûlüllah Efendimiz hastalandı, Hazret-i Ebu Bekir onu ziyarete gitti. Rasûlüllah’ı hasta vaziyette görünce üzüntüsünden o da hasta oldu ve şöyle dedi:
Sevdiğim zat hasta oldu, onu ziyaret ettim. Ona olan sevgimden ben de hasta oldum. Ben hasta olunca bu sefer o beni ziyaret etti Onu iyi görünce ben de hemen iyi oldum. Hazret-i Veysel Karani Rasûlüllah’a (s.a.v.) olan muhabbetinden 32 dişini sökmüştü; çünki onun bir dişinin Uhut’ta düştüğünü haber almıştı. Yine Veysel Karani vefat ediyor. Vefatından sonra kendini görüp Allah sana ne muamele etti diyenlere, “Affetti” diyor. Hangi amelin ile denilince de, “Melekler beni Rabbımın huzuruna çıkardılar, ben de Rabbıma dedim ki, ‘Ya Rabbi! Sana karşı biliyorsun ibadetimde kusurlarım vardır… Ama senin sevginde kusurum yoktur Allah’ım!’ dedim. Rabbım da ‘Doğru söylüyorsun’ buyurdu ve beni affetti.” Rabia-yı Adeviye Allah dostu bir hanım… Bu hanım veliye ye bir gün çok fazla cezbe gelmiş, o da Sahra’ya çıkmıştı. Derken onu seven biri görmüş, devamlı ona bakıyor ve gözlerini ondan ayıramıyordu. Rabia-yı Adeviye: “Ey kişi! Namahreme neden öyle ısrarla bakıyorsun? Allah’tan utanmıyor musun?” dedi. O kişi de, “Yâ Rabia! Senin muhabbetin canıma işledi, gözlerimi senden alamıyorum ki” karşılığını verdi. Hz. Rabia, “Benim, benden genç ve güzel bir kız kardeşim var, arkandan geliyor” deyince, gafil sevgili hemen arkasına döndü. Bu fırsatı iyi değerlendiren Hz. Rabia da suratına tokatı patlattı ve, “Behey yalancı! Sahtekâr âşık! Sana muhabbet davası çok uzak. Halbuki ben seni ilk görünce ârif biri zannetmiş idim. Yanıma gelince de gerçek âşık biri zannetmiş idim. Daha genç ve güzeli ile tecrübe edince ise senin, ne ârif ne de âşık, gerçek bir yalancı ve sahtekâr olduğunu gördüm. Def ol!” dedi ve şu Beyti okudu: “Hakikaten delilsiz muhabbet iddiasında olanların davaları bâtıldır (muhabbet iddiaları boştur, yalandır!).” (Büyük Dini Hikâyeler, C. 2, S. 155) Asıl adı Musa olan İstanbul’daki Merkez Efendi’ye neden Merkez Efendi dendi? Çünkü üstazı bir gün, “Oğlum, Hızır (a.s.) ziyaretimize geliyor” deyince, herkes onu karşılamak için kapıya koştular, ama Musa Efendi yerinden bile kıpırdamadı. Üstazı, “Sen Hızır’ı (a.s.) karşılamayacak mısın oğlum?” deyince Musa Efendi, “Ben Hızır’ın bile ziyaretine geldiği ‘Merkezim’i bulmuşum Efendim” dedi ve bu sadakatından dolayı üstazının yerine Halife oldu, ünvanı da “Merkez Efendi” olarak meşhur oldu. (Kemal Ağabey’den) RASÛLALLAH’I SEVMENİN ŞARTI Rasûlüllah Efendimizi sevmenin, sevdiğini iddia edebilmenin Peygamberimize göre tek şartı var: “Kim benim sünnetimi ihya eder ise, o beni ihya etmiş olur. Kim de beni ihya eder ise, o beni seviyor demektir. Kim de beni sever ise, o cennette benim ile beraber olacaktır.” (Tirmizî, Sünen, Kitabu'l-İlm, B.16, Hds. 2818) HAZRET-İ EBU BEKİR’DEN MUHABBET VE İTTİBA ÖRNEKLERİ Rasûlüllah Efendimiz, vefatlarından bir müddet önce Arabistan yarımadasını şirkten tamamen temizlemek istemiş ve bunun için de Üsâme bin Zeyd’in -ki Üsâme o zaman 19 yaşlarında bir genç idi- komutanlığında bir ordu hazırlamıştı. Ordu tam yola çıkmadan Peygamberimiz Medine’de vefat etmişti. Onun yerine Halife seçilen Hz. Ebu Bekir’e Ashap Hz. Ömer’i elçi göndererek ondan ricada bulunmuşlardı: Rasûlüllah’ın vefatı ile Medine’ye yakın kabilelerde irtidat ve irticâ hadiseleri meydana geldi. O kadar ki, ya Eba Bekir! Belki bu gece Medine’yi bile basabilirler. Rasûlüllah’ın hanımlarını bile kaçırıp esir edebilirler. Dolayısıyla ya Eba Bekir! Üsâme’yi uzak kabilelerin ıslahına, uzak yerlerin fethine göndermek yerine, orduyu burada tutup Medine’yi mürtetlere karşı savunalım. Hz. Ebu Bekir’in cevabı: “Yâ Ömer! Ashab’a söyle: Değil asilerin, kurtların ve köpeklerin Medine’yi basıp beni de parçalayacaklarını; cesedimi de Medine sokaklarında sürükleyeceklerini bilsem bile, yine de Rasûlüllah’ın emrine muhalafet edip Üsâme’yi yolundan çeviremem. Tek başıma da kalırsam Medine’yi ölene kadar ben savunurum.” der... İşte, Allah ve Rasûlüne tam ittibâ, tam itaat ve tam teslimiyete gerçek bir örnek. (1998 Fazilet Takvimi’nden) GERÇEK MUHABBET VE MUHİBLERDEN MİSÂLLAR Bir gün Hz. Rasûlüllah ile Hz. Ömer Medine’de birlikte gidiyorlardı. O anda Hz. Ömer’e bir şevk ve cezbe geldi ve dedi ki: “Ya Rasûlellah! Şu anda nefsim (canım) hariç seni herşeyden daha çok seviyorum.” Rasûlüllah Efendimiz de hemen, “Sizden her hangi birinize ben nefsinden de daha sevimli olmadıkça o kimse kesinlikle mümin-i kâmil olamaz” (Buhârî, hadis no: 15, Müslim, hadis no: 44) buyurdu. Nitekim Hz. Allah Kur’an-ı Kerim’inde, “Hz. Peygamber müminlere (her hususta) nefislerden (canlarından da) evladır” (el-Ahzâb, 33/6) buyurmuyor mu? Bunun üzerine Hz. Ömer’e (r.a.) öyle bir cezbe, öyle bir feyiz geldi ki; âdeta feryad ederek, “Senin üzerine Kitab indiren Allah’a yemin ederim ki Yâ Rasûlallah, şu anda sen iki yanım arasındaki nefsimden de (canımdan da) bana daha sevimlisin” deyince Rasûlümüz de, “İşte şimdi hakiki mü’min oldun yâ Ömer!” buyurdular. (Buhari, Sahih, Kitabu'l Eyman ve'n-Nüzur, B. 3 hadis no: 11; Kadı Iyaz, Şifa-i Şerif, Terc. Suat Cebeci, Ank. 1992, s. 309-10) Uhut Harbi Günü Medine’ye ‘Rasûlullah öldürüldü’ yalan haberi geldiğinde, 3 oğlunu ve kocasını cihada göndermiş olan Allah ve Rasûl aşığı Fatıma ismindeki bir kadın sahabi Uhud’a koşuyor. Yolda kendisine rastlayanlar, “Başın sağ olsun yâ Fatıma! Oğulların şehit oldu” diyorlar. O ise sadece ve sadece “Rasûlüllah nasıl? Rasûlüllah sağ mı?” diye soruyor. Biraz ilerde, “Başın sağ olsun kocan da şehit oldu yâ Fatıma!” diyorlar… O yine “Rasûlüllah’tan ne haber var? Rasûlüllah hayatta mı?” diyor ve Uhud’a varıp sağ olduğunu öğrenince, beraberinde getirdiği kılıncını çekiyor ve Rasûlüllah’ın önünde “Anam-babam sana feda olsun yâ Rasûlellah!” diyerek bilfiil harbe giriyor; Allah ve Resûlüne olan aşkını-muhabbetini, bağlılığını böyle isbat ediyor. Zeyd bin Abdullah Rasûlüllah’ın vefat ettiği gün, bir ara Onun biraz iyi olduğu haberini almış ve Medine tepelerinden birinin arkasındaki bağına çalışmaya gitmişti. Aklı ise hep Medine’de ve Rasûlüllah’ta idi. İşte bu vaziyette çift sürerken, oğlu veya kölesi, Medine ile kendi arasındaki tepenin üstünde göründü ve can-hıraş bir ses ile ona, “Yazıklar olsun sana ey Zeyd! Sen burada çiftin-çubuğun ile mi meşgulsün? Halbuki Allah’ın Rasûlü Medine’de vefat etti, Medine kan ağlıyor!” dedi. Hz. Zeyd hemen Kıble’ye döndü, ellerini açtı: “Ne olur ya Rabbi! Artık gözlerimi al da, Rasûlü’nden sonra Medine’yi ve kimseyi görmeyeyim” dedi ve o anda kör oldu. (Mevahib-i Ledüniyye-i Ledûnniye, C. 2, S. 27) Ashap’tan bir zat Rasûlüllah’a gelerek, “Kıyamet ne zaman yâ Rasûlellah?” diye sordu. Peygamberimiz de ona,“Kıyamete ne hazırladın?” dedi. O zat da, “Allah ve Resûlü’nü sevmekten başka hiç bir şey” dedi. Bundan çok hoşlanan Peygamberimiz, ona şu müjdeyi verdi: “ “Öyle ise üzülme, kişi sevdiği ile beraberdir” (Buhârî, Fezâilu Ashabi'n-Nebî, 7) buyurdu. Halis Ece |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Masumiyet ve Samimiyet | kemal864 | Makaleler | 1 | 01-16-2018 21:00 |
Samimiyet | CUMHUR | Makaleler | 0 | 07-07-2013 08:57 |
Aşk ve Muhabbet halleri..! | feride | Makaleler | 2 | 04-29-2012 20:46 |
Cennet'in anahtarı muhabbet. | Yağmur | Makaleler | 0 | 09-09-2008 04:13 |
iki muhabbet nedir? | CUMHUR | Öyküler & Hikayeler | 0 | 09-06-2008 12:50 |