Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=Genel Dini Bölüm=-- > İman ve Metafizik

İman ve Metafizik Hayatımızın Gayesi..Kaza Kader!! Cinlerin Varlığı..

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 07-02-2008, 21:37
WebM@ster - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
WebM@ster WebM@ster isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Girişimci Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 227
Standart Kader

Yazan: Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz

‘Allah’ın nesneleri ve olayları özellikle sorumluluk doğuran beşerî fiilleri, ezelde planlayıp zamanı gelince yaratması anlamında terim’.

Allah’ın yaratıklarına ilişkin planını ve tabiatın işleyişini gerçekleştirmesini ifade etmek üzere literatürde kader ve kazâ kelimeleri kullanılır. Bu iki terim âlimlerce farklı şekillerde tanımlanır. Sözlükte ‘’gücü yetmek; planlamak, ölçü ile yapmak, bir şeyin şeklini ve niteliğini belirlemek, kıymetini bilmek; rızkını daraltmak’’ gibi mânalara gelen kader, ‘’Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesi’’ diye tarif edilir. ‘’Hükmetmek; muhkem ve sağlam yapmak; emretmek, yerine getirmek’’ anlamlarındaki kazâ ise ‘’Allah’ın nesne ve olaylara ilişkin ezelî planını gerçekleştirmesi’’ şeklinde tanımlanır. Selefiyye âlimleriyle Mâtürîdî ve Şiî kelâmcılarının ekseriyeti bu tanımları benimser. Eş‘arî kelâmcılarının çoğunluğuyla İslâm filozofları sözü edilen tanımları tersine çevirerek kazâya kader, kadere de kazâ anlamını yüklemişlerdir. Buna göre kazâ Allah’ın ezelî hükmü, yani bütün nesne ve olayların levh i mahfûzda veya küllî akılda topluca var olması, kader ise bütün nesne ve olayların kazâya uygun olarak yaratılması ve dış âlemde gerçeklik kazanmasıdır (et-Ta’rîfât, ‘’kdr’’ md.). ‘’Bir şeyin mahiyet ve niteliklerinin yanı sıra var oluş zamanı ve mekânını belirlemek’’ demek olan takdîr de kaderle eş anlamlı olup bazan onun yerine kullanılır. Mu‘tezile kelâmcıları sorumluluk doğuran beşerî fiilleri kader ve kazânın dışında tutmuşlardır. Onlara göre kader ve kazâ insanlara ait fiillerin hükmünü açıklayıp haber vermekten ibarettir (Kadî Abdülcebbâr, Fazlü’l-i’tizâl, s. 169-170); takdir de bir fiili önceden tasarlayıp belli bir şekilde meydana getirmektir (Fâruk ed-Desûkı, II, 261-262).

Kadr (kudret) kavramı Kur’an’da 100’den fazla yerde isim ve fiil kalıplarında Allah’a nisbet edilmiştir. Râgıb el-İsfahânî, Allah’ın varlıklara ilişkin takdirinin iki anlama geldiğini söyler. Bunlardan biri yarattığı nesnelere güç vermek, diğeri de ilâhî hikmetin gerektirdiği tarzda yaratıkları nihaî özellik ve şekillerine kavuşturmaktır. Allah gök âleminde olduğu gibi bazı nesneleri ilk merhalede yaratıp son şeklini vermiştir. Bazılarının da başlangıçta temel maddesini fiilen yaratmış, gelişmesini ise belli ölçüler çerçevesinde zamana bırakmıştır (bi’l-kuvve). Meselâ hurma çekirdeği ve insan menisi gibi; bunların birinden hurma ağacı, diğerinden insan hâsıl olur, başka bir şeyin oluşması mümkün değildir (el-Müfredât, ‘’kdr’’ md.). Kader kelimesinin Kur’an’da ‘’ölçü, miktar ve güç’’ anlamlarında kullanıldığı da kabul edilir. Âyetlerde belirtildiğine göre Allah’ın buyruğu düzenlenmiş bir kaderdir (el-Ahzâb 33/38), Allah dişilerin taşıdığı yavruların rahimlerde nasıl bir gelişme göstereceğini bilir, O’nun katında her şeyin bir planı (mikdâr) vardır (er-Ra‘d 13/8). Her şeyin hazineleri O’nun nezdindedir ve her şeyi belli bir ölçü (kader) dahilinde indirir (el-Hicr 15/21); O her şeyi bir kaderle (bir plana göre) yarattı (el-Kamer 54/49).

Takdir kavramının yer aldığı âyetlerde belirtildiğine göre Allah her şeyi amacına uygun bir şekilde yaratmış, tabiatını belirleyip hedefine doğru yöneltmiştir (el-A‘lâ 87/2-3). Yine Allah yılların hesap edilebilmesi için aya evreler koymuş (Yûnus 10/5), geceyi dinlenme vakti ve güneşle ayı zaman ölçüsü olarak belirlemiş (el-En‘âm 6/96), insanların yaratılışını, rızıklarını, yaşayacakları zaman dilimini ve ölüm vakitlerini tayin etmiştir (Fussılet 41/10, 12; el-Furkan 25/2; el-Müzzemmil 73/20; el-Vâkıa 56/60). Bu âyetlerde de hem evrenin yaratılışına dair kanunların hem de insanların yaratılış, yaşayış ve ölümüne ilişkin yasaların Allah tarafından düzenlendiği takdir kelimesiyle ifade edilmiştir


Kur’an’da bütün nesne ve olayların belli bir düzen içinde gerçekleşmesi ilâhî sıfatlarla irtibatlandırılır. Bunlar ilim, irade ve kudret gibi zâtî; yaratma, yaşatma, öldürme, hidayete erdirme, saptırma gibi fiilî sıfatlardır. Kaderle yakından ilgili olanların başında ilim sıfatı gelir. Allah gaybı bilir, ilmi her şeyi kuşatmıştır, göklerde ve yerde olanlara, gizli açık her şeye vâkıftır; insanların açıkladıklarından ve kalplerinde sakladıklarından haberdardır (el-Bakara 2/77; et-Tevbe 9/78; en-Nahl 16/19, 23; el-Hucurât 49/16, 18; et-Talâk 65/12). Kur’ânı Kerîm’de, âhiret hayatında cen-net ve cehennem ehlinin talep ve temen-nileriyle yapacakları konuşmaların Allah’ın sebkat etmiş ilmi çerçevesine girdiğini ifade eden birçok âyet mevcuttur (meselâ bk. el-A‘râf 7/44-51; Fâtır 35/33-37; Sâd 38/62-64).
Yine kaderin ilâhî ilimle olan münasebeti konusunda göz önünde bulundurulması gereken âyetlerin bir grubu Allah’ın her şeyi önceden kayda (kitâb ı mübîn) geçirdiğini beyan etmektedir (meselâ bk. Hûd 11/6; Sebe’ 34/3; el-Hadîd 57/22; Reşîd Rızâ, VII, 469-470). Müfessirlerin bir kısmına göre bu tür âyetlerde geçen ‘’kitab’’dan maksat ilm i ilâhî veya levh i mahfûzdur; bazıları da bu konuda kesin bir şey söylememenin daha isabetli olacağını belirtmişlerdir (a.g.e., VII, 471-477). Kur’an’da yer alan bir kısım âyetlerde her toplum için bir vade belirlendiği, bunun öne alınması veya geciktirilmesinin mümkün olmadığı ifade edilir (el-A‘râf 7/34; Yûnus 10/49; el-Hicr 15/5).

Kader konusuyla bağlantılı görülen ilâhî sıfatlardan irade hakkında Kur’ân ı Kerîm’de yapılan açıklamalara göre Allah dilediğini yapar ve dilediği şekilde yaratır. O dileyenin iman, dileyenin inkâr edebileceğini bildirmiş, iman edeceklere hidayet vermeyi, inkâr edenlerin de sapıklıklarını sürdürmesini murat etmiştir. Eğer isteseydi herkes iman ederdi, ancak insanların kendi irade ve tercihleri olmadan iman etmelerini dilememiş, onları serbest bırakmıştır (M. F. Abdülbakı, el-Mu’cem, ‘’rvd’’, ‘’şy,e’’ md.leri). Kader kavramının genel muhtevası içinde tabiatın yaratılması ve yönetilmesi, ayrıca tabiat içinde özel bir konuma sahip bulunan insanın yaratılması ve müstesna yeteneklere sahip kılınması da yer almaktadır (Özsoy – Güler, s. 3-48).

Kader probleminin odak noktasını oluşturan insanların fiilleri konusunda Kur’an’da dileyenin iman, dileyenin inkâr edebileceği, itaat ve isyanın insanın iradesine bağlı kılındığı, kişilerin işledikleri ameller karşılığında cennete veya cehen-neme girecekleri, iyi işlerinin lehlerine, kötü işlerinin aleyhlerine olduğu ve Allah’ın kullarına asla zulmetmediği ifade edilmiştir (el-Kehf 18/29; es-Secde 32/19-20; Sebe’ 34/37-38; Yâsîn 36/54, 63-64). Kur’an’da insanın, irade ve gücünü iman ve itaat yahut inkâr ve isyan doğrultusunda kullanmasına bağlı olarak müminlerle kâfirler hakkında farklı ilâhî fiillerin gerçekleşeceği de belirtilmiştir. Allah iman edip yararlı işler görenlerin imanlarını ve hidayetlerini arttırır, kalplerini huzura kavuşturup onları takvâ mertebesine çıkarır, kendilerine imanı sevdirir, inkâr ve günahı çirkin gösterir, dolayısıyla onları kimse saptıramaz (İbrâhîm 14/27; el-Kehf 18/13-14, 17; ez-Zümer 39/22-23, 37; el-Hucurât 49/7; el-Mücâdile 58/22). Buna karşılık Allah, inkâr edip buyruklarına karşı çıkanların yüreklerini katılaştırıp daraltır, kalplerini saptırır, mühürleyip perde çeker, hakkı duymalarına engel olmak için kulaklarına ağırlık verir, onlara şeytanları dost yapar, günahlarının artması için mühlet verir, isyanlarından ötürü inkârı güzel gösterir, cehennemin yolunu kolaylaştırır; bununla birlikte onlara zulmetmiş olmaz, aksine bu durum kendi karar ve eylemlerinin sonucu olduğundan kendi kendilerine zulmetmiş olurlar (el-Bakara 2/7-8, 14; en-Nisâ 4/168-169; el-En’âm 6/25, 110; el-A‘râf 7/27; el-İsrâ 17/45-46; es-Saf 61/5).

Kur’an’da Allahkâinat ve Allahinsan ilişkisi bağlamında temas edilen kader konusu doğrudan doğruya iman edilmesi emredilen esaslar arasında zikredilmemiş (el-Bakara 2/177; en-Nisâ 4/136), sadece Allah’ın yetkin sıfatlarına, bunun yanında insanın cebir altında bulunmayıp seçim hürriyetine sahip olduğu hususuna vurgu yapılmıştır. Ancak konu hadislerde farklı bir durum arzetmektedir. Bazı rivayetlerde kader iman esasları arasında zikredilmezken (Buhârî, ‘’Îmân’’, 37; Tirmizî, ‘’Fiten’’, 63) bazılarında hayrı ve şer-riyle birlikte kadere iman etmenin gerektiği belirtilmiştir (Müslim, ‘’Îmân’’, 37; Tirmizî, ‘’Îmân’’, 4). Allah önce kalemi yaratmış ve ona vâki olacak her şeyi yazmasını emretmiştir (İbn Ebû Âsım, I, 48-55). Her insanın cennette ve cehennemdeki yerinin yanı sıra mümin (saîd) veya kâfir (şakı) olduğu da yazılmıştır. Mümin olan kimse müminlerin amelini, kâfir olan da kâfirlerin amelini işler, herkese yapacağı amel kolaylaştırılır (Müslim, ‘’Kader’’, 6). Kul ilâhî planda cennet ehlinden olduğu halde cehennem ehlinin amelini işleyebilir, cehennem ehlinden olduğu halde cen-net ehli gibi davranabilir, fakat sonuç planlandığı şekilde gerçekleşir (Buhârî, ‘’Kader’’, 5; Müslim, ‘’Kader’’, 12). İnsan faydalı olanı yapmak için gayret göster-meli ve Allah’tan yardım dilemelidir; başına bir iş gelince de, ‘’Şöyle yapsaydım şöyle şöyle olurdu’’ dememeli, ‘’Allah’ın takdiri’’ demelidir (Müslim, ‘’Kader’’, 34). Hz. Âdem’in günah işleyip cennetten çıkması önceden belirlenmiş bir kaderle ger-çekleşmiştir (Buhârî, ‘’Kader’’, 11; Müslim, ‘’Kader’’, 14-15). Hadis rivayetlerinin bir kısmında Hz. Peygamber’in dualarında kaderin kötüsünden Allah’a sığındığı ve aynı şeyi ashabına tavsiye ettiği ifade edilir (Buhârî, ‘’Kader’’, 13; İbn Ebû Âsım, I, 163-169). Resûl i Ekrem ayrıca hastalığa yakalananların tedavi görmesinin gerektiğini ve bunun da bir kader olduğunu açıklamıştır (Tirmizî, ‘’Tıb’’, 21).

Kader problemi ashap arasında tartışma konusu olmuştur. Hz. Ömer, veba salgını yüzünden Şam’a girmeyip geri dönmesini kaderden kaçış olarak değerlen-direnlere, hiçbir fiilin kaderin kapsamı dışında kalmadığını ve dolayısıyla bulaşıcı hastalık bulunan bir beldeye girmemenin de bir kader olduğunu söyleyerek Hz. Peygamber’in kader hakkında yaptığı açıklamayı tekrarlamış, günahları kaderin sevkiyle işlediğini iddia eden bir kişiyi de cezalandırmıştır (Ebû Zehre, s. 140-142). Hz. Ali de bir soru üzerine her şeyin kazâ ve kadere göre gerçekleştiğini ve hiçbir olayın bunun dışında kalmadığını belirttikten sonra kaderin insanları icbar altında bırakmadığını ve fiillerini hürriyet içinde gerçekleştirdiklerini söylemiş, aksi takdirde mükâfat veya ceza uygulamasının adalet ilkesiyle bağdaşmayacağını, son tahlilde ise kaderin ilâhî bir sır olma özelliğini koruduğunu bildirmiştir (Âcurrî, s. 200-215; Kadî Abdülcebbâr, Fazlü’l-i’tizâl, s. 146-147).
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 01-17-2009, 23:39
CUMHUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
CUMHUR CUMHUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Özel Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 4,046
Standart

aydınlatıcı paylaşım ,eline sağlık..........
__________________
Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi alem. Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka matem...
Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşduran bir köprüdür
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kaza Ve Kader TÜRKER İman ve Metafizik 1 01-17-2009 23:28
Ashab-ı Kiramın Kaza ve Kader Anlayışı CUMHUR Ashab-ı Kiram Efendilerimizin Hayatları 0 04-02-2008 18:30
Kader Ve Astroloji CUMHUR Felsefe 0 03-29-2008 01:29


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:42 - Tarih: 03-29-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.