Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=KUR'AN-I KERİM=-- > İlim Merdivenleri

İlim Merdivenleri Öğrenmek İçin Burdayız..

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 01-28-2018, 17:05
SaRey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
SaRey SaRey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2018
Mesajlar: 690
Standart İnsanın Doğası ve Din

Din, insanın olduğu her yerde var olan, doğumundan ölümüne kadar hayatının her evresinde karşısına çıkan evrensel bir olgudur.
Din, Arapça bir kelime olup yol, adet, hüküm, kanun, düzen, karşılıklı mükafat-ceza, itaat, inanç gibi anlamlara gelir.
Terim olarak din; "insanın Allah, diğer insan ve varlıklarla münasebetlerini düzenleyen ve insan hayatına yön veren, onlarla ilgili davranışlara esas olacak kurallar bütününe verilen ad"dır.

Bilim adamları dini nasıl tanımlamışlardır?
Bilim adamları bütün dinlerde bulunan inanç, ibadet, ahlâk gibi ortak özellikleri dikkate alarak dinin tanımını şöyle yapmışlardır: "Bir topluluğun sahip olduğu inanç, ibadet ve ahlâk kurallarının bütünüdür".

İslam âlimlerine göre dinin tanımı nedir?
İslâm âlimleri de İslam'ın özelliklerini dikkate alarak dinin tanımını şöyle yapmıştır: "Din kuralları Allah tarafından konulan, peygamberler aracılığı ile insanlara bildirilen, akıl sahibi insanların kendi istekleriyle hayırlı olan şeylere sevk ederek dünya ve ahirette mutluluğa ulaştıran ilâhi kanundur."

İslam âlimlerinin yaptığı bu tanımdan yola çıkarak şu sonuçlara varabiliriz;
"Din, Allah tarafından ortaya konulmuştur.
"Din, peygamberler aracılığı ile gönderilmiştir.
"Dini, akıl sahibi insanlar kendi hür iradeleriyle kabul eder.
"Din, insanları iyiye, güzele, doğruya çağırır.
"Din, insanların dünya ve ahirette mutlu olmalarını amaçlar.
"Din, Allah'ın gönderdiği öğütleri kapsar. Bunlar Allah'ın emirleri, yasakları ve önerileridir.

Verilen bu bilgiler ışığında dini, "insanın aklını ve özgür iradesini kullanarak iyiye, güzele ve doğru olana yönelten, ilahi kurallar bütünü" olarak tanımlayabiliriz. Buna göre bir kimsenin dini görevlerden sorumlu olması için ön şart akıllı ve özgür olmasıdır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği olan aklın, dini anlamada önemli bir yeri vardır.

Dinin temel esasları nelerdir?
Dinin esasları içinde, insanların birer kul olarak Allah'a karşı sorumlulukları; iman, ibadet, ahlâk esasları ve insanların birbiriyle olan ilişkilerinde uymaları gereken kurallar yer almaktadır.

-İnsanın biyolojik(bedensel) ve psikolojik(ruhi) yapısı
İnsan, üstün ve şerefli bir varlık olarak iki ana unsurdan oluşmaktadır. Bu unsurlar, insanın fiziki yönü olan bedeni ile manevi yönü olan ruhudur.
Biyolojik bir varlık olarak insan;
Bütün canlıların beslenme, korunma, yaşama ve çoğalma gibi özellikleri vardır. Bu nitelikler insan için de geçerlidir. Bunun için insan da hayatını devam ettirmek amacıyla diğer canlılar gibi yer içer. Olumsuz etkilere karşı korunur. Her canlı gibi insan da ölümlüdür. Soyunun devamı üremesine bağlıdır. Bunu da cinsi ihtiyaçlarını karşılayarak yapar. Şu halde insan biyolojik bir varlık olarak bedensel ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır.
İnsan Allah tarafından en güzel biçimde yaratılmış bir varlıktır. Kur'anıkerim'deki "Şüphesiz insanı en güzel biçimde yarattık"
(Tin suresi, ayet 4) ve
"...Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı" (Teğabün suresi, ayet 3) ayetleri insanın yaratılışında estetik ve değer taşıyan bir varlık olduğunu açıklamaktadır. Ayrıca Allah, en güzel şekilde yarattığı insanın yeryüzünde yaşamını sürdürmesi için evrendeki her şeyi onun hizmetine vermiştir. Bütün varlıklar ona doğrudan veya dolaylı olarak hizmet etmektedir.
Kur'an'da "(Allah) göklerde ve yerde bulunanların hepsini size yararlanın diye verdi. Muhakkak ki bunda düşünen insanlar için ibret vardır."(Casiye 13) buyrulmaktadır.

Psikolojik bir varlık olarak insan;
İnsanın yapısı sadece bedenden ibaret değildir. İnsanın diğer varlıklardan farklı olarak bir manevi yapısı vardır ve o, bu yapısı sayesinde diğer canlılardan ayrılır. Allah insanı topraktan yaratıp şekillendirdikten sonra ona kendi ruhundan üfleyerek can vermiştir.(Secde suresi, 7-9 ayetler) Bu ilahi ruha (sınırlı da olsa Allah'ın sıfatlarından bazılarına) sahip olan insan, psikolojik (ruhsal) bir varlık haline gelmiştir. Böylece akıllı, düşünen, inanan, öğrenen, öğreten, ibadet eden, uygarlık kuran, tarih yapan, geçmişine sahip çıkan, geleceğini güvence altına alan bir varlık olmuştur. İnsan, maddi (biyolojik) ihtiyaçlarını çeşitli yollarla karşılamak durumunda kalıyorsa, manevi ihtiyaçlarına da karşılamak zorundadır. Manevi ihtiyaçlarının başında sevmek, güvenmek, en önemlisi inanmak gelir. İşte insanı yeryüzündeki diğer varlıklardan ayıran ve üstün kılan özelliği akıl sahibi ve inanan bir varlık olmasıdır. Bu özellikler diğer varlıklarda yoktur.

Tarih boyunca insanın inanma ihtiyacının nedenleri
"İnsan ruh ve bedenden meydana gelmiş bir varlıktır ve bunların kendine özgü bazı ihtiyaçları vardır. Sağlıklı bir yaşam için bedenin beslenme, barınma, korunma gibi ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Bedeni ihtiyaçları karşılamak nasıl yaşamın bir gereği ise, manevi varlığının devamı da ruhsal ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır. Çünkü insanın sevme, sevilme, bağlanma, güvenme, sığınma, korunma, ait olma gibi ruhsal ihtiyaçları vardır. Her insanda bulunan ruhsal ihtiyaçlardan biri de doğuştan gelen "inanma" ihtiyacıdır. Çünkü Allah insanı inanma ihtiyacı ile yaratmıştır. Bunun için insan; sevmeye, sevilmeye, güvenmeye ve korunmaya nasıl ihtiyaç duyuyorsa, aynı şekilde insanın Yüce bir varlığa inanmaya da ihtiyacı vardır. Din de, insanın ruhsal ihtiyaçlarının en önemlisi olan inanma, Yüce bir yaracıya bağlanma ihtiyacını giderir. Böylelikle ruh ve beden dengesi sağlanmış olur. Bu da insanın mutlu olmasını sağlar.

"İnsan, akıllı, düşünen bir varlıktır.
Bu nedenle insan "Ben Kimim?", "Nereden geldim?" "Nereye gideceğim?", "Yaşamın amacı nedir?", "Dünyada bulunmanın anlamı nedir?", "Öldükten sonra ne olacağım?" gibi konuları merak eder ve bu soruların cevabını arar. Gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimler bu soruların cevabını veremez. Bu soruların cevabını ancak din verir. Çünkü hayatı anlamlandırma isteğinin engellenmesi durumunda insan varoluş boşluğuna düşer. Birey hiçlik ve yoklukla yüz yüze gelir. Bu durum can sıkıntısı ve varoluş kaygısı şeklinde kendini gösterir. Böyle bir insan, hayatında hedef ve gayesinden uzak olarak yaşar.
Din insana yaratılış amacını, öldükten sonra ne olacağını bildirerek, onun ruhsal yönden büyük bir rahatlama içinde olmasını sağlar.

İnsan sahip olduğu iyiliklerden, güzelliklerden, değer verdiği yakınlarından ve sevdiklerinden ayrı kalmak istemez. Hayatın bir yerde noktalanacağına inanmak; yani ölüm insanı duygu ve düşünce olarak çok rahatsız etmekte ve onu mutsuz kılmaktadır. İşte insanın yok olma, sevdiklerinden ayrı kalma ve ölüm karşısında duyduğu bu endişeyi ortadan kaldıracak olan dindir. Öldükten sonra yok olmayacağı, ebedi olarak yaşayacağı, dünyadaki ayrılıkların, eksik kalmış özlemlerin sonsuzluk aleminde karşılanacağı inancı insanı rahatlatır. Onu bu yersiz korkulardan kurtarır ve ebediliğe layık olduğunu gösterir.

"Her insanda doğuştan bir yere ait olma duygusu vardır. Bu duygunun gereği olarak insan, kökenini arar, dünyanın tamamlayıcı bir parçası olmak, bir yere ait olduğunu hissetmek ister. Yaratılışından kaynaklanan bu ihtiyacın etkisiyle insan, mensubu olacağı bir yer arar. İnsan bu ihtiyacını Yüce Yaratıcıya yönelme ve ona ait olduğunu hissetmekle; dinin mensubu olmakla giderebilir.

"İnsan, bağlanma ve sığınma eğilimi olan bir varlıktır. Bu eğilim emniyet, güven, dayanma, korunma, sığınma, kabul görme, sevilme gibi insanın temel ihtiyaçları arasında yer alır. İnsan, kendisindeki güçsüzlük nedeniyle bağlanma ve sığınma duygusuna bağlı olarak her şeyden üstün, güçlü bir varlığa yönelir. Bu yöneliş din duygusunun temelini oluşturan unsurlardan biridir. En büyük koruyucu, en güvenilir sığınak olarak Allah'a bağlanan ve ona sığınan insan; güven, dayanma, korunma, sığınma, kabul görme, sevilme gibi temel duygusal ihtiyaçlarını giderir.

"İnsanın inanma ihtiyacı hissetmesinin nedenlerinden biri de tabiat olayları karşısındaki çaresizliğidir. Yeryüzünün her tarafında çeşitli tabiat olaylarıyla her zaman karşı karşıya gelmek mümkündür. Bunlar depremler, su baskınları, şiddetli fırtına ve kasırgalar, kuraklık, yangınlar, bulaşıcı hastalıklar vs.dir. İnsanın tabiat olayları karşısındaki çaresizliği, yaratılışında olan sığınma dürtüsünü ön plana çıkarır. Uyumakta olan şuuraltını harekete geçirir. Birey ani bir uyanma ile inkârcılıktan dini hayata geçer. Kısaca yaratılışında var olan din duygusu ortaya çıkar. Dua ederek Allah'tan yardım diler ve ona sığınır.
Örneğin; bir zamanların ünlü pop şarkıcısı Cat Stevens, Atlas Okyanusu kıyılarında yüzdüğü bir sırada akıntıya kapılır ve o anda hayatının biteceğini hisseder. Bu kritik anda, içinde doğan bir ümitle "Kurtar beni Allah'ım" diye dua ve niyazda bulunur. Arkasından gelen büyük bir dalganın itmesiyle kendini kıyıda bulur. Bu olay üzerine Müslüman olur ve Yusuf İslam adını alır.

Din, tarih bütün toplumlarda var olan evrensel ve köklü bir olgudur:
İnsan var olduğu ilk günden beri, yüce bir varlığa yönelme, ona inanma, sığınma ve ondan yardım dileme ihtiyacı hissetmiştir. Bu nedenle din, tarihin bütün devirlerinde ve toplumlarda daima var olan evrensel, köklü bir olgudur. İnsana hitap eden, insan için söz konusu olan din, insanla beraber var olmuş ve tarih boyunca varlığını sürdürmüştür. İnsanlığın vazgeçilmez bir gerçeği olması nedeniyle bundan böyle varlığını devam ettirecektir. Dinler tarihi alanında yapılan araştırmalar, az da olsa Tanrı inancı olmayan insanlara rastlamasına rağmen, her toplumun bir dine sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Batılı bilim adamlarından Henri Bergson "Bilimden, sanattan yoksun insan toplulukları geçmişte var olmuştur. Şimdi de vardır. Fakat dinsiz bir toplum kesinlikle var olmamıştır" sözüyle bu gerçeği dile getirmiştir. Eski dönemlere ait mimari yapılarda, sanat eserlerinde ve edebi ürünlerde bir kısım dini motiflerin yer alması eski çağlarda yaşamış insanların bir dine inandıklarını, dolayısıyla dini hayatın çok eskilere dayandığını ortaya koymaktadır.

Din, tarih bütün toplumlarda var olan evrensel ve köklü bir olgudur.
Bunun temel nedeni nedir?
Bunun temel nedeni insanın dini bir varlık olması, başka bir ifadeyle din duygusunun doğuştan gelen (fıtri) bir özellik olarak insanın kendi öz varlığı hakkında, şuurla birlikte ortaya çıkıp gelişmesidir. Yüce Allah bu gerçeği, yani her insanın "fıtrat" adını verdiği din duygusu ile yaratıldığını şöyle bildirmiştir: "Yüzünü doğru bir din olan İslam'a çevir, insanların fıtratına uygun olan dine çevir" (Rum suresi, ayet 30)
Fıtrat, "insanın doğuştan var olan hakkı(gerçeği) kabul ve idrak etme kabiliyetine, Allah'ı birleme ve ona tapma yeteneğine" denir. Ayrıca Peygamberimiz Hz. Muhammed'in "Her doğan İslam fıtratı üzerine doğar"(Buhari, Kader 3)
sözü insanın bir dine inanmaya yatkın olarak yaratıldığını ve din duygusunun yaratılışta var olduğunu göstermektedir.
İnsanın doğuştan din duygusuna sahip olduğu dinler tarihi, din sosyolojisi, din psikolojisi ve din eğitimi alanında yapılan inceleme ve araştırmalar ile de ispatlanmıştır.

Osman Ay
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İnsanın mülkü yarasındadır.. Yağmur Şiirler 0 02-24-2015 19:03
İnsanın geçmişi peşini bırakmaz CUMHUR Makaleler 0 05-09-2014 01:09
İnsanın ameli... CUMHUR Makaleler 0 03-06-2013 21:28
Gece Hayatı Olmalı İnsanın... Yağmur Serbest Kürsü 3 11-22-2011 07:51
İnsanın Ahirete Götürdüklere WebM@ster Ahiret ve Kıyamet 0 07-02-2008 22:15


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:28 - Tarih: 03-28-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.