Tasavvuf - Tevekkül - 3.Bölüm
TEVEKKÜL
Tevekkül, tıpkı bir ölünün dünyadan kopması gibi, kulun Allah'a güvenip bütün sebep ve tedbirlerden uzak kalmasıdır. Nitekim. Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır: «Kim. Allah'a tevekkül ederse O, ona yeterlidir ... » (Talak, 21).
Tıpkı tabii olarak ölenin artık dünyayla İrtibatını kesme si gibi, iradi olarak ölenin'de bağ bahçe ve işlerini bırakıp her şeyini Allah'a havale etmesi gerekir. Çünkü bir kimse kendini yok sayıp sadece Allah'a güvenirse Allah ona yeter*lidir. Zaten Allah dünyaya: «Ey dünya benim hizmetimde olanlara hizmetçi ol», buyurmuştur.
Bunun gibi İbrahim b. Edhem ve onun gibi daha niceleri Allah'a tam tevekkül ettiklerinden. çöl ortasında umulmadık anlarda kendilerine, karınlarını doyurmaları içip yiyecek sofraları indirildiği anlatılır. Aynı şekilde bir dervişe her öğün taze bir ekmek gelirmiş, bunun sebebi sorulduğunda «Bunu yaşlı bir hanım getiriyor» dermiş. Bu yaşlı kadın dünyadır. İşte dünya yalancı bir dost olmasına rağmen Allah dostlarına böyle yardım eder. Şeytan bile kırk yıl bir dervişin camiye gitmesi için fenerini tutmuş. Zaten Kur'an-ı Kerim'de şeytanın, salih kulları doğru yoldan saptıramayacağı bildirilmektedir. (Hicr süresi).
Yukarıda bahsedilen tevekkül havass içindir. Çünkü avam için tevekkül, sebebi yerine getirdikten sonra söz konusudur. Mesela önce tohumunu ekip sonra tevekkül eder. Devesini bağladıktan sonra tevekkül etmelidir.
|