Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=Hz. MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v)=-- > Peygamberlerin Hayatı

Peygamberlerin Hayatı Tüm Peygamberler hakkındaki Paylaşımlar..

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 12-30-2008, 20:11
osman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
osman osman isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 79
Arrow Hz. Havva’nın yaratılması

Hz. Havva’nın yaratılması



Âdem aleyhisselam, Cennete girdiğinde,

Üzüm, incir ve hurma yedi ilk günlerinde.



Çok sevdi, çok beğendi Cennet meyvelerini.

Dolaşmaya başladı, saray ve köşklerini.



Lakin kendi cinsinden, arkadaş etti arzu.

Yatıp uyuyuverdi, aklındayken bu mevzu.



Sol göğüs kemiğinden, o'na, yaren olarak,

Halk eyledi hazret-i Havvayı cenâb-ı Hak.



Âdem aleyhisselam uyanınca uykudan,

Baş ucunda, ayakta, bir Kadın gördü o an.



Sordu ona: (Sen kimsin, yaratıldın hem niye?)

Dedi ki: (Halk olundum, sana ben zevce diye.)



O, hazret-i Âdem’in suret ve siretinde,

Yaratılmış idi hem, o'nun güzelliğinde.



Hazret-i Âdem ile, Havva’nın, cenâb-ı Hak,

Kıydı nikahlarını, Cennette ilk olarak.



Ve sonra buyurdu ki: (Ey Âdem ve ey Havva!

Gezinin Cennetimde ve yiyin türlü meyva.



Ve lakin şu ağaca hiç yaklaşmayın ki siz,

Yoksa zulmedenlerden olursunuz ikiniz.)



Böylece ikisi de, Cennetin her yerinde,

Yaşarlardı çeşitli zevk ve nimetlerinde.



Lakin bu ikisinin, Cennette kalmaları,

İblis’e hoş gelmeyip, şöyle verdi kararı:



“Düşünüp, bir an önce bulayım da bir hiyle,

Çıkarayım onları, Cennetten böylelikle”.



Şeytan, secde etmeyip kibir ve gururundan,

Tard olup kovulmuştu, Allah’ın huzurundan.



Bu hadiseden sonra, İblis, bu ikisine,

Düşman olup, düşmüştü bir intikam peşine.



Bu sebepten, hazret-i Âdem ile Havva’yı,

Düşünüp dururdu hep, Cennetten çıkarmayı.



Nihayet öğrendi ki, onlara, cenâb-ı Hak,

Cennette bir ağacı eyledi kat'i yasak.



Sevinip, çıktı hemen yeryüzünden göklere.

Geldi Cennet kapısı yakınında bir yere.



Çekti dikkatlerini, ağlayıp sızlanarak.

Onlar koştu kapıya, bu feryadı duyarak.



Acıdılar haline, lakin tanımadılar.

(Ne için ağlıyorsun?) diye ona sordular.



Dedi ki: (Ey yerlerin, göklerin seçilmişi!

Ve bütün meleklerin sevdiği makbul kişi!



Ben, sizin halinize ağlarım ki elbette,

Sizi, sonsuz olarak komazlar bu Cennette.



Afiyet libasını, alıp üzerinizden,

Ölüm elbisesini giydirirler tezinden.



Ve lakin bu Cennette, var ki öyle bir ağaç,

Meyvesinden yiyenler, Cennetten olmaz ihraç.



Siz dahi o ağaçtan yer iseniz birazcık,

İki melek olur ve çıkmazsınız hiç artık.)



Sonra, Allah adıyle, yetmiş kez etti yemin.

Buna, hazret-i Havva aldanıp yedi ilkin.



Hazret-i Âdem dahi, onun teşviki ile,

Yedi yasak ağaçtan, unutmak sebebiyle.



Emretti Hak teâlâ, Cebrail'e o zaman:

(Âdem ile Havva'yı, Cennetten çıkar heman.)

Konu TÜRKER tarafından (12-31-2008 Saat 02:28 ) değiştirilmiştir..
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 12-30-2008, 20:12
osman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
osman osman isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 79
Post Üçyüz sene ağladı

Üçyüz sene ağladı



Âdem aleyhisselam, yasak olan meyveden,

Unutarak yiyince, çıkarıldı Cennetten.



Ve lakin çıkıyorken, sordu ki Cebrail'e:

(Nereye götürürsün ey Cibril beni böyle?)



Cebrail, cevabında şöyle dedi o'na hem:

(Halk olunduğun yere gidiyorsun ya Âdem!)



Buyurdu: (Ey Cebrail, gidiyorum ben, ancak,

Bana, o tenha yerde, kim arkadaş olacak?)



Dedi: (Burdan çıkmana, kim oldu ise sebep,

O arkadaş olacak yeryüzünde sana hep.)



Öyle çok ağladı ki Âdem Nebi o zaman,

Taşlar bile yarıldı, o'nun ağlamasından.



Buyurdu: (Ey Cebrail, az müsade eyle de,

Elveda eyliyeyim, cümle meleklere de.)



Sonra geri dönerek, söyledi şu sözleri:

(Esselamü aleyküm, ey Rabbin melekleri!



Dünyaya gidiyorum aranızdan ben artık.

Sizden ayrılıyorum, Allaha ısmarladık.



Lakin bir istirhamım olacak sizden benim.

Gitmeden, hepinize onu beyan edeyim.



Bu zelle'mden ötürü, demeyin “Yaptı kasten”.

“Unuttu” deyin, zira, unuttum hakikaten.)



İndirdi Cibril o'nu, Serendib denen dağa.

Yoktu Arz'da o zaman, yüksek dağ, ondan daha.



Cidde’ye indirdiler, Havva validemizi.

Basra veya Mısır’a indirdiler İblis'i.



Âdem safiyyullahı, Cebrail, yeryüzüne,

Bırakıp, hemen sonra, semaya döndü yine.



Lakin o'nu bırakıp, ayrılacaktı ki tam,

Ağlamaya başladı Âdem aleyhisselam.



Buyurdu: (Ey Cebrail, sen gidiyorsun, ama,

Burda ben, tek başıma ne yaparım bâdema?



Bu mihnet diyarında, beni koyup gidersin.

Tekrar benim yanıma, ne gün avdet edersin?)



Cebrail, (Biz meleğiz, çıkmayız Hak emrinden.)

Diyerek gaib oldu bir anda göz önünden.



O an Âdem Nebi'nin, fazlalaştı mihneti.

Ve lakin diyordu ki: (Vardır bunun hikmeti.)



Yerde yalnız kalınca Âdem aleyhisselam,

Gece gün ağlamaya, üçyüz yıl etti devam.



Dereler hasıl oldu, gözlerinin yaşından.

Bakmadı gökyüzüne, bir daha utancından.



Akan göz yaşlarını, kuşlar gelip içerdi.

(Bundan daha lezzetli su görmedik) derlerdi.



Emretti Hak teâlâ, kurda, kuşa ve hatta,

Yeryüzünde yaşayan, bilcümle mahlukata:



(Âdem'in hatırını sormak için, hepiniz,

Giderek, kendisini teselli eyleyiniz.)



Geldiler gurup gurup, hemen cümle hayvanlar.

O'nun gözü önünde toplanıp saf tuttular.



Lakin o, başı önde devamlı ağlıyordu.

Ağlamaktan, başını kaldırıp bakmıyordu.



Bu babta, İbni Abbas, rivayet eder ki hem;

(Hazret-i Havva ile, beyi Hazret-i Âdem,



Üçyüz sene, devamlı, ağlayıp inlediler.

Kırk sene müddet ile, yemeyip içmediler.)
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 12-30-2008, 20:13
osman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
osman osman isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 79
Smile Akd-i misak (sözleşme)

Akd-i misak (sözleşme)



Cibril aleyhisselam, emri ile Rabbinin,

Gelip sual eyledi, hatırını Âdem’in.



Cennetten bir çift öküz, alıp yere indi ki,

Bunlardan biri siyah, kırmızıydı öteki.



Öğretti önce o'na, saban yapılmasını.

Sonra da, öküzlerin çifte koşulmasını.



Âdem Nebi, sürdürdü tarlayı öküzlere.

Ve ekti buğdayları, sürülen o yerlere.



Çıkan başakları da, Cibril'den öğrenerek,

Un haline getirdi, hem savurup döverek.



Sonra yaptı bir tandır, kazarak biraz yeri.

İçinde ateş yakıp, pişirdi ekmekleri.



Allah, Âdem Nebi'ye buyurdu ki sonra hem:

(Seni, toprak ve sudan, kim yarattı ya Âdem?)



Cevabında dedi ki: (Sen yarattın ya Rabbi!)

Buyurdu ki: (Öyleyse, secde et bana haydi.)



Âdem aleyhisselam, secdeye vardı o dem,

O zaman Hak teâlâ, buyurdu ki: (Ya Âdem!



Seninle bir sözleşme yapalım ki, yakinin,

Olsun daha kuvvetli, hem artsın muhabbetin.)



Ve Hacer-ül esvedi, getirdiler Cennetten.

Bir beyaz yakut olup, parlardı her cihetten.



Âdem'in zürriyeti, belinden, ruh haliyle,

Çıktılar zerre zerre, kudret-i ilahiyle.



O zaman bu ruhlara, hitab edip Rabbimiz,

Buyurdu ki: (Ben sizin, değil miyim Rabbiniz?)



Her biri, (Kalu bela!), yani (Evet!) dediler.

Ve lakin bu dünyaya gelince de, bu sefer,



Dünya meşguliyeti, hem dahi gafletinden,

Verdikleri o sözü, unuttu çoğu hemen.



Şöyle hitab eyledi, ruhlara sonra Allah:

(Benim peygamberimdir Muhammed bin Abdullah.



O'nu, ahir zamanda dünyaya gönderirim.

Mahluklarım içinde, en çok O'nu severim.



Ey ruhlar, şimdi bana söz verin siz hepiniz,

O'na iman eyleyip, yardım eder misiniz?)



Hepsi söz verdiler ki: (Kabul ettik ilahi.)

Buyurdu: (Öyle ise, secde edin siz dahi.)



O anda bütün ruhlar, secdeye kapandılar.

Lakin secde etmedi kâfir ve münafıklar.



Secdeye giden ruhlar, kaldırıp başlarını,

Gördüler bir kısmının secde yapmadığını.



Sevinip hamd ettiler, secde ettiklerine.

Şükr için, ikinciye vardılar tekrar yine.



Bunları seyrederken gökte bazı melekler,

Allahü teâlâya, şöyle sual ettiler:



(Ya Rabbi, bu insanlar ne çok kalabalıktır.

Her birine, dünyada, yetecek yer var mıdır?)



Buyurdu ki: (Onların, bir kısmı fani olur.

Ölenlerin yerine, başkaları oturur.)



Melekler hayret edip, dediler ki: (İlahi!

Mâdem ki insanların, bir kısmı olur fani,



Onların yerlerine gelecek bu insanlar,

Ölenleri görünce, burda nasıl kalırlar?)



Hak teâlâ buyurdu: (Ey benim meleklerim!

Ben onlara gaflet ve uzun emel veririm.



Dost ve yakınlarını gömüp kabirlerine,

Gelip yine dalarlar, tûl-i emellerine.)
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 12-30-2008, 20:14
osman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
osman osman isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 79
Wink Resulullahın şefaati

Âdem aleyhisselam, zelle'si sebebiyle,

Ağladı üçyüz sene, affolmak gayesiyle.



Dedi ki: (Ya ilahi, evladımın içinden,

Öyle bir Peygamberi yaratacaktın ki sen,



Şayet sadır olursa, benden bir küçük zelle,

Affedecektin beni, O'nun şefaatiyle.



Ya ilahi, işte o evladım hatırına,

Affeyle bu babayı, bağışla beni O'na.)



Hak teâlâ buyurdu: (Nasıl bildin sen O'nu?)

Dedi ki: (Ya ilahi, yarattın ben kulunu.



Gözümü açar açmaz, baktım, Arş kenarında,

Yazılmış O'nun ismi, seninkinin yanında.



İsmin ile yan yana yazdığından ismini,

Anladım ta o günden, O'nu çok sevdiğini.)



Hak teâlâ buyurdu: (O'nu yaratmasaydım,

Seni ve kâinattan hiç bir şey yaratmazdım.



Şefaatçı olarak, O'nu gösterdiğinden,

Habibim hürmetine, bağışladım seni ben.)



Sonra da Hak teâlâ, Kâbe büyüklüğünde,

Bir yakutu gönderdi yeryüzüne o günde.



O Cennet yakutunu, şimdiki Beytullahın,

Mahalline koydular, emri ile Allah’ın.



Sonra da buyurdu ki: (Arş altında ya Âdem!

Beytül mamur adıyla, vardır benim bir hanem.



Gökteki o beytimin yerine, bu dünyaya,

Bir bina kurulmuştur, var şimdi sen oraya.



Nasıl tavaf ederse o haneyi melekler,

Sen dahi tavaf eyle bu evi çok kereler.



Ya Âdem, sen o evde namaz kıl ve an beni.

Ben de kabul edeyim, dua ile tövbeni.)



Âdem Nebi, uyarak Rabbinin bu emrine,

O evi tavaf için, geldi Mekke şehrine.



Hazret-i Havva dahi, Cidde'den ayrılarak,

Hazret-i Âdem ile buluştu ilk olarak.



İkisi, uzun yıllar ayrı yaşamışlardı.

Ve firak ateşiyle, yanıp yakılmışlardı.



Âdem Nebi, Havva’yı ilk defa gördüğünde,

Rengi değiştiğinden, tanımadı ilk günde,



Cibril tanıştırınca, Âdem ile Havva'yı,

Sevince gark oldular hemen bundan dolayı.



Oradan beraberce, Mina'ya yürüdüler.

Daha sonra, birlikte, Hindistan'a gittiler.



Hindistan beldesinde yaşarken Âdem Nebi,

Oradan yürüyerek, kırk defa Hacca geldi.



Huzur ve rahatlıkla, yaşadılar çok yıllar.

Başka bir sıkıntıya, olmadılar giriftar.



O seneler içinde, hem Havva validemiz,

Yirmi doğum yaptı ve her biri oldu ikiz.



Onlardan biri erkek, diğeri kız olmuştu,

Tek olarak sadece “Hazret-i Şit” doğmuştu.



Allah’ın sevgilisi, o Resul-i Kibriya,

Şit'in evlatlarından, teşrif etti dünyaya.



Âdem aleyhisselam vefat edince, yine,

Gökten gelen Beytullah, çekildi gökyüzüne.



Evladı, bulup sonra önceki temelleri,

Taşlar ile çamurdan, yaptılar ilk Kâbeyi.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 12-30-2008, 20:14
osman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
osman osman isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 79
Question Vefatı

Vefatı



Rivayet edilir ki, Âdem aleyhisselam,

Bu dünyadaki yaşı, beşyüz olmuştu ki tam,



Hak teâlâ, Cibril'i gönderip kendisine,

Peygamber yaptı o'nu, evladı üzerine.



Cibril'le kırk sahife, gönderip cenâb-ı Hak,

Domuz ile şarabı, kıldı haram ve yasak.



Farz kıldı elli vakit namaz kılmalarını.

Oruç ve cenabetten gusül almalarını.



Vakta ki vasıl oldu, dünyada yaşı bin’e,

Hastalanıp, göç etti ahiret alemine.



Henüz vefat etmeden, Şit adlı evladını,

Çağırıp, yaptı o'na en son nasihatını.



Buyurdu ki: (Ey oğlum, alnında parlayan nur,

Muhammed Mustafa'ya mahsus olan bir nurdur.



Bu nuru muhafaza etmeye eyle gayret.

Ve bunu, en pakize bir hanıma teslim et.



Bu hususta, pek fazla dikkat göstermelisin.

Sen de, çocuklarına vasıyyet etmelisin!)



Sonra dedi: (Ey oğlum, yaklaşıyor ecelim.

Benden sonra yerime, halifem ol sen benim.



Gayret eyle yaymaya, Allah’ın bu dinini.

Unutma Rabbimizin Sevgili Habibini.)



Bu vasıyyeti yapıp, buyurdu ki: (Ey oğlum!

Cennetin zeytinini, çok arzu ediyorum.)



Şit aleyhisselam da, giderek Tur dağına,

Ellerini kaldırıp, yalvardı Allah’ına.



Şu nidayı duyurdu, o'na Rabbil alemin:

(Koy çanağı önüne, verilsin istediğin.)



Koydu o çanağını önüne bu emirle.

Doldu gayb aleminden, çanağı Zeytin ile.



Âdem aleyhisselam, yiyince o zeytini,

Rabbimiz verdi o'na, önceki sıhhatini.



Bir müddet sonra yine, bir daha hastalandı.

Cennet yemişlerini, bu sefer arzuladı.



Gönderdi evladını, getirmeleri için.

Onlar yola çıkarak, gidiyorlardı, lakin,



Gördüler ki, bir gurup melekler geliyorlar.

Hazret-i Âdem için “kefen” getiriyorlar.



Melekler dediler ki: (Hemen geri dönünüz!

Babanıza, Cennetten kefen getiriyoruz.)



“Peki” deyip, oradan elleri boş döndüler.

Melekleri, Âdem'in huzurunda gördüler.



Âdem aleyhisselam, konuşurken Cibril'le,

Girdi ve selam verdi, Azrail edeb ile.



Dedi ki: (Hak teâlâ, sana selam ediyor.

Seninçün evladına, baş sağlığı diliyor.)



O anda bir ses duydu: (Yukarı bak ya Âdem!)

Yukarı baktığında, Cenneti gördü o dem.



Gösterdi Allah o'na, Cennetteki yerini.

Gördü o, çeşit çeşit Cennet nimetlerini.



O anda melekül mevt, yaklaşarak yanına,

Kavuşturdu bir anda, canını Cânân'ına.



Cibril aleyhisselam, giydirdi bir gömleği.

Şit aleyhisselama, öğretti gasl etmeyi.



Yıkayıp, kefenleyip, kıldılar namazını.

Ebu Kubeys dağına, defn ettiler naşını.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 12-30-2008, 20:15
osman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
osman osman isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 79
Red face O sana helal değil

O sana helal değil



Âdem aleyhisselam ve Havva validemiz,

Evlenip, çocukları oluyordu hep ikiz.



Onlar da oluyordu biri kız, biri erkek.

Sadece istisnaen, “Şit Nebi” doğmuştu tek.



İlk doğan, “Kabil” ile, onun kız kardeşiydi.

İkincisi, “Habil” ve onun ikiz eşiydi.



Âdem aleyhisselam, Allah’ın emri ile,

Evlendirmek istedi, onları birbiriyle.



Habil'in ikiziyle, Kabil evlenecekti.

Onun ikizini de, Habil'e verecekti.



O dinde, iki kardeş evlenebiliyordu.

Fakat ayrı batından olmak gerekiyordu.



Aynı batında doğan bir kızla, bir erkeğin,

Evlenmesi haramdı, böyleydi o günkü din.



Kabil'in kız kardeşi, Habil'in kardeşinden,

Güzel olduğu için, Kabil kızdı içinden.



Ve hemen babasına, gidip etti itiraz.

Dedi: (Niçin Habil'e tanıyorsun imtiyaz?



Benim ikiz kardeşim, mâdem ki daha güzel,

O kıza ben layıkım Habil'den daha evvel.



Fazla güzel değilken Habil'in kız kardeşi,

Niçin bana verirsin, anlamadım bu işi.



Benim kız kardeşimdir güzel olan, bilirsin.

Onu, bana değil de, niçin ona verirsin?)



Âdem aleyhisselam, buyurdu ki Kabil'e:

(O, sana helal değil, Allah’ın emri böyle.)



Çok izah ettiyse de babası ona bunu,

İnanmadı Allah’ın bir emri olduğunu.



İhtilaf, günden güne büyüyünce, nihayet,

Âdem Nebi, bu işi çözmeye etti gayret.



Buyurdu: (Birer kurban adayınız öyleyse.

O zaman belli olur, hanginiz haklı ise.)



Çobanlık işi ile meşguldü Habil o gün.

En kıymetli koçunu, gidip seçti sürünün.



Kabil'se, rençberlikle iştigal ettiğinden,

Bir bağ buğday getirdi, gidip kötülerinden.



Sonra Âdem Nebi'nin, uyup tavsiyesine,

Götürdüler onları, bir dağın tepesine.



Zira o zamanlarda, vardı ki şöyle adet:

İnsanlar arasında olursa muhalefet,



Hemence birer kurban adardı iki taraf.

Hak teâlâ katından, hallolurdu ihtilaf.



Şöyle ki, haklı olan kimseye ait adak,

Gökten inen ateşle, yok olurdu yanarak.



Onlar da, adakları o yere koyar koymaz,

Gökyüzünden oraya, bir ateş indi beyaz.



Ve Habil'in kurbanı yanınca o ateşte,

Anlaşıldı ki Kabil haksız idi bu işte.



Haksızlığı meydana çıkmasına mukabil,

Buna itirazını, sürdürdü yine Kabil.



Sırf nefsine uyarak, o inad ediyordu.

Bütün bunlara rağmen, “Ben haklıyım” diyordu.



Ve kalbinden, Habil'e kızarak için için,

Kötü şeyler düşündü, sonunda onun için.



Bu kıskançlık ve nefret, yakıyordu içini.

Öldürmeyi düşündü, gidip bu kardeşini.



Ve Habil'e giderek, dedi ki: (Beni dinle.

Seni öldüreceğim, söylüyorum yeminle.)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İlk Vahy’in Gelişi osman Resul-i Ekrem (S.a.v) Efendimiz Hayatı 0 12-28-2008 15:21
Hadislerin Diliyle Kur’an samet Tecvid ve Kıraat 1 09-29-2008 01:15
Kur’an’a göre İblis’in isyanı nasıl olmuştur TÜRKER Şeytan 0 05-14-2008 14:17
Gül kokarsın sen Medine’m kutlu Şiirler 0 02-09-2008 18:01
Hz. Adem ve Hz. Havva kutlu Ahiret ve Kıyamet 0 01-29-2008 22:03


WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:10 - Tarih: 03-29-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.