Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=Genel Dini Bölüm=-- > Ölüm

Ölüm Hayatın Kaçınılmaz Gerçeği Ölüm!!..

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 01-06-2008, 16:50
HİCRET - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
HİCRET HİCRET isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Gelişmiş Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 484
Post Hadi Gell ölümünü Düşünelim Ne Dersin???

Olum aninda ruh, bu dunyadaki insanlarin icinde yasadiklari boyuttan ayrilirken, geride cansiz bedenini birakir. Deri degistiren canlilar gibi, bu dunyadaki bedenini geride birakir ve asil hayatina dogru ilerler.
Ancak geride kalan bedenin hikayesi de anlamli ve onemlidir. Ozellikle bu bedene hayattayken gereginden fazla deger verenler icin.
Peki oldukten sonra bu bedenin basina neler gelecegini ayrintili olarak dusundunuz mu hic?
Bir gun oleceksiniz. Belki hic beklenmedik bir sekilde. Ekmek almak icin bakkala giderken yolda biraraba tarafindan cigneneceksiniz. Ya da amansiz bir hastalik hayatiniza son verecek. Veya bir anda kalbiniz atmaktan vazgececek.
Boylece olumu tatmaya baslayacaksiniz.
Bu andan itibaren de, bedeninizle hicbir iliskiniz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediginiz ve sahiplendiginiz o beden, siradan bir et parcasi haline gelecek. Olumunuzle birlikte bedeninizi baska insanlar tasimaya baslayacaklar. Etrafta aglayanlar, "daha dun buradaydi", "dag gibi adamdi" diyenler olacak. Sonra o bedeni alip evin bir odasina, belki de morga koyacaklar. Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gun gomme islemleri baslayacak. Cansiz bedeni alip gasilhaneye goturecekler. Gorevli, kaskati kesilmis olan bedeninizi soguk suyla yikayacak. Ancak bu asamada olumun izleri de bedende asIkar hale gelecek. Morarmalar baslayacak.
Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup ustune yesil bir ortu ortecekler. Cenaze arabasi gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarliga dogru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazi insanlar cenaze geciyor diye saygi gosterecek, cogu kendi isine bakacak. Sonra mezarliga gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi gorunenler tarafindan ellerde tasinacak. Etrafta muhtemelen yine aglayanlar, sizlananlar olacak. Sonra o kacinilmaz yere, mezara gelinecek. Ustunde sizin isminiz yazili... Bedeni tabuttan cikarip beyaz kefenle birlikte mezarin icine atacaklar. Dualar okunacak. Ve sonra son is yapilacak. Ellerine kurek alanlar, beyaz kefenin icindeki bedenin uzerine toprak atmaya baslayacaklar. Kefenin agzini acip icine de toprak atacaklar. Agziniza, burnunuza, bogaziniza, gozlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavas yavas kefeni ortecek. Biraz sonra isleri bitecek ve gidecekler. Mezarlik her zamanki derin sessizligine burunecek. Gidenler, kendi hayatlarina geri donecekler, ama gomulen beden icin artik hayatin hicbir anlami kalmamis olacak. Dunyadaki hicbir guzellik, hicbir guzel ev, guzel insan, guzel manzara artik o beden icin bir sey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hicbir dostunuzla artik gorusemeyecek. Beden icin var olan tek sey, artik yalnizca toprak ve onun icindeki bakteri ve kurtlar olacak.
Oldukten Sonra Ne Hale Geleceginizi Hic Dusundunuz mu?
Zaten gomulmenizle birlikte bedeniniz hem icten hem de distan gelen etkilerle hizli bir parcalanma surecine girecek.
Vucutta oksijen kalmayacagindan, bir sure sonra mikroplar faaliyete gecerek bedene yayilacaklar.
Karinda toplanan gazlar cesedi sisirecek ve bu sislik vucudun her tarafina yayilarak, bedeni taninmaz hale getirecek.
Bundan sonra gazin diyaframa yaptigi basinctan dolayi agizdan ve burundan kanli kopukler gelmeye baslayacak.
Curume ilerledikce killar, tirnaklar, avuc icleri ve tabanlar yerlerinden ayrilacaklar.
Bu dis degismeyle beraber, ic organlarda da (akciger, kalp ve karacigerde) curume baslayacak.
En korkunc olay ise bu noktada gerceklesecek; karin bolgesinde toplanan gazlar deriyi zayif noktasindan patlatacaklar ve bedenden tahammul edilmez derecede pis kokular yayilacak. (Olu insan kokusu, dunyanin en igrenc kokusudur.)
Bu sure icinde kafadan baslamak uzere, adaleler de yerlerinden ayrilacak.
Cilt ve yumusak kisimlar tamamen dokulecek ve iskelet gozukmeye baslayacak.
Beyin tamamen curuyecek ve kil gorunumunu alacak, kemikler baglantilarindan ayrilacak ve iskelet dagilmaya baslayacak...
Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yigini haline gelene kadar boylece devam edecek.
"Ben" sandiginiz bedeniniz boylelikle korkunc ve igrenc bir sekilde yok olacak. Geride kalanlar sizin icin "helva"lar yapip yerken, topraktaki tum kurtlar, bocekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler.
Eger bir kaza sonucunda olur de, gomulmezseniz, o zaman cok daha feci bir manzara ortaya cikacak. Bedeniniz, sicak havada acikta kalmis bir et gibi, kurtlanacak, birkac gun icinde bir kurt yumagi haline donusecek. Kurtlar, son et parcasini da yiyene kadar iskeletin kivrimlari arasinda dolasacaklar.
Boylece "en guzel bir bicimde" yaratilmis olan insan hayati, olabilecek en korkunc bicimde sona erecek
Peki neden?
Insan vucudunun oldukten sonra bu hale getirilmesi Allah'in dilemesiyledir. Ve bunun cok buyuk bir anlami vardir. Insan, kendisinin aslinda beden olmadigini, bedeninin yalnizca kendisine giydirilmis gecici bir kilif oldugunu, bu korkunc sonu gorerek anlamali, bedenin otesinde bir varligi oldugunu hissetmelidir. Kendini "et ve kemikten" ibaret sanan insana, bunun bir aldanis oldugunu kavratmak icin boyle carpici ve ibret verici bir son hazirlamistir.
Insan, bedeninin olumune bakmali, bu gecici dunyada adeta sonsuza kadar kalacakmis gibi sahiplendigi ve butun arzularina boyun egdigi bedeninin akibeti hakkinda dusunmelidir. O beden topragin altinda curuyecek, kurtlanacak ve iskelete donusecektir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 01-06-2008, 23:24
TÜRKER - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
TÜRKER TÜRKER isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Forum Yönetim
 
Üyelik tarihi: Dec 2007
Bulunduğu yer: @TÜRKER
Mesajlar: 1,124
Standart

Çok anlamlı bir yazı ...
Paylaşım için teşekkürler..
__________________



Forum Kuralları - Forum İlkeleri

Ey nefsim! Deme "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış,herkes dünyaya dalmış,hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor..

Hem deme : "Ben de herkes gibiyim" Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder.
Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 02-25-2008, 22:33
suskun - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
suskun suskun isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 85
Standart

egmegine saglık kardesım cok anlamlı bi konu acmısın allaha emanet ol
__________________
****___S___U___S___K___U___N___***
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 02-28-2008, 21:43
CUMHUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
CUMHUR CUMHUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Özel Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 4,046
Standart

harika konu, ibret almak ve geçiçi dünya ya aldanmamak için yazınızı tekrar tekrar okuyup ezbere bilmeliyiz...selamlar
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 03-01-2008, 15:47
CUMHUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
CUMHUR CUMHUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Özel Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 4,046
Standart cami adabı

Câmiler, müslümanların Allah'a ibadet ettikleri yerlerdir. Yeryüzünün en şerefli yerleri olan câmilere "Allah'ın evi" denilmektedir. Câmiye ibadet için giden mü'min Allah'ın ziyaretçisi ve misafiri durumundadır. Ev sahibi, evine gelen misafirlerine ikramda bulunduğu gibi câmiye giden mü'minlere de Yüce Allah büyük mükâfat verecektir.
Peygamber Efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: "Evinde güzelce abdest alıp câmiye giden kimse Allah'ın ziyaretçisidir. Ziyaret edene Allah ikramda bulunacaktır." (et-Terğib ve't-Terhib, c.1, s.214)
Camilere saygı göstermek her müslümanın vazifesidir. Bu vazifeler kısaca şunlardır:
1) Câmiye abdestli olarak, temiz elbise ve düzgün kıyafetle girilmelidir.
2) Câmiye, önce sağ ayağını atarak girmeli ve girerken Peygamberimize salevat-ı şerife okunmalıdır.
3) Câmiden çıkarken önce sol ayağını dışarı atmalıdır.
4) Ayakları ve çorapları kirli olarak câmideki halı ve kilimlere basmamalıdır.
5) Bir özürü yoksa câmide ayaklarını uzatarak oturmamalı, bağırıp çağırmak, gürültü etmek ve dünyaya ait şeyleri konuşmak gibi saygısız davranışlardan sakınmalıdır.
6) Soğan, sarmısak yiyerek ağzının kokusu ile câmiye gidip cemaati rahatsız etmek, geğirmek ve yanındakileri iğrendirecek davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdır.
Câmide Kur'an okunuyor veya va'z yapılıyorsa dikkat ve saygı ile dinlemeli, câmiye geç gelenler boş bulduğu yerde oturmalı, ön saflara geçmek için cemaati rahatsız etmemeli...
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 03-01-2008, 16:02
CUMHUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
CUMHUR CUMHUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Özel Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 4,046
Standart Selamlaşma Adabi

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Ümmetine "selâmı yaymayı", "bol bol selâm vermeyi" tavsiye etmiş, "selâmın kelamdan önce geldiğini" beyan buyurmuştur.
Rabbimiz selâmla ilgili meâlen şöyle buyurmaktadır: "Bir selâm ile selâmlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selâm verin, yahut aynı şekilde karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını arayandır." (Nisa, 86)
"Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin. İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetlerini böyle açıklar." (Nur, 61)
Şimdi selâm vermenin ve selâm almanın, ehemmiyeti, selamlaşma âdabı ve selâmın faziletiyle ilgili hadis-i şeriflerden bazılarına bakalım:
Abdullah b. Amr b. As (r.a.) anlattı: Bir adam Resûlullah'a: "İslâm'ın hangi ameli daha üstündür" dedi. Resûlullah (s.a.v.) da: "Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermendir" buyurdu. (Tergib ve Terhib, c.5/288-1)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Mü'min olmadıkça sizler cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mü'min olamazsınız. Birbirinizi sevdirecek şeyi size haber vereyim. Selâmı aranızda yayınız." (a.g.e., c.5/288-2)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Müslümanın Müslümanda beş hakkı vardır. Selâmını almak, hastalandığında ziyaret etmek, cenazelerinde bulunmak, davet edince gitmek, aksırınca, Allah sana merhamet etsin, demek." (a.g.e., 5/291-10)
Câbir (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Binekli olan yürüyene, yürüyen oturana selâm verir. Yürüyerek karşılaşan iki kişiden önce selâm verenin sevabı ve derecesi daha üstün olur." (a.g.e.,5/293-14)
Ebû Hüreyre (r.a.) Resûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Ayrılırken de selâm versin. İkinci selâm da birincisi kadar mühimdir." (a.g.e.,5/294-17)
Hz. Câbir'in (r.a.) rivayetine göre Peygamberimizi (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Selâm kelamdan [sözden] öncedir." (Tirmizî, İstizan: 11)
Hz. Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (a.s.m.) bana, 'Evladım, evine girdiğin zaman selâm ver. Senin ve ev halkın için berekete sebep olur' buyurdu." (Tirmizî, İsti'zan: 10)
Ali bin Ebû Talib'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Bir topluluk diğer bir topluluğa uğradığında, içlerinden birinin selâm vermesi kafidir. Aynı şekilde, oturanlardan da birinin selâmı alması kafidir." (Ebû Dâvud, Edeb: 141)
Gerek selâm verirken, gerekse selâmı alırken, muhataba duyuracak bir sesle söylemek lazımdır. Selam veren kişinin işitilmeyecek bir şekilde selam vermesi, selamı alanın da işitilmeyecek bir sesle alması, selamlaşma âdabına aykırıdır.
Muaviye b. Kure, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: "Selam verdiğiniz zaman, selâmınızı duyurunuz. Selama karşılık verdiğiniz zaman da duyurunuz." (Tenbihü'l-Gafilin. C.2/816)
Selâm verme şekli - sözü
Selâm verirken işaretle vermek caiz değildir. Selâmdaki lafzı söylemek lazımdır.
Câbir (r.a.) Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Kişinin bir parmağı ile işaret ederek selâm vermesi, Yahudi işidir." (Tergib ve Terhib, c.5/308-16)
Arada mesafe uzak ise, yahut araba ile gidiliyorsa; uzaktaki şahsa veya bir diğer arabadakilere elle işaret edilirken veya korna çalınırken, selâmdaki lafzı da söylemek lazımdır.
Peki selâm verilirken ve alınırken ne demek lazımdır? Bunu da Peygamber Efendimizden (s.a.v.) öğrenmekteyiz.
Ebû Hüreyre (r.a.)'nin naklettiği şu hadis-i şerifte "en güzel selâm verme şekillerini" görmekteyiz:
"Bir adam Resûlullah'ın (s.a.v.) bulunduğu bir meclisten geçerken: "Selâmun aleyküm" dedi Resûlullah (s.a.v.)
"On basene kazandı" buyurdu. Sonra başka biri geçerken: "Selâmün aleyküm ve rahmetullah" dedi. Bu defa Resûlullah (s.a.v.): "Yirmi hasene kazandı" buyurdu. Daha sonra da başka bir kişi geçerken: "Selâmün aleyküm ve rahmetullabi ve berakatuhu" deyince, Resûlullah (s.a.v.): "Otuz hasene kazandı" buyurdu. Derken adamın biri Resûlullah'ın meclisinden selâm vermeden ayrılınca Resûlullah (s.a.v.): "Arkadaşınız ne de çabuk unuttu" dedi ve:
"Sizden biriniz bir topluluğa geldiğinde selâm versin. Oturmak isterse otursun, ayrılırken de selâm versin. Birincisi ikincisinden daha ehemmiyetli değil" buyurdu. (Tergib ve Terhib, c;5/297-22)
Selâm veren, bir kişiye bile selâm verse, çokluk edatı ile vermelidir. Selâma karşılık veren de aynı şekilde çokluk edatı ile vermelidir. Çünkü selâm veren de alan da yalnız değildir. Orada melekler vardır.
En güzel selâm şekli şöyledir; "Esselâmü aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtühü" (Size selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketi de üzerinize olsun)
Selâmı alan da aynı şekilde söyler, yalnız başa "ve" ilâve eder:
"Ve aleykümü'sselâm" veya "Ve alaykümü's-selâmü ve rahmetu'llahi ve berekâtühu" şeklinde...
Eve girerken ve çıkarken de selâmı ihmâl etmemeliyiz. Çocuklarımızı da buna alıştırmalıyız.
Cenâb-ı Hak meâlen şöyle buyurmaktadır: "...Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir sağlık (dilemiş) olmak üzere, kendinizden olanlara selâm verin..." (Nur sûresi/61)
Şayet evde kimse yoksa o vakit; "Esselâmü aleynâ ve âlâ İbâdillâhissâlihîn" (Bize ve Allah'ın salih kullarına selâm olsun) diye selâm, vermeliyiz.
Müslümanlar arasında, bir dostluk ve iyi niyet işareti olan selâmı vermek sünnet; almak ise farzdır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in selâm ile ilgili hüküm ve talimatı şöyledir: Küçükler büyüklere, binekli atlı veya arabalı olanlar yayalara, yürüyenler, oturanlara; arkadan gelenler yetişince öndekilere; iki grup karşılaştığı zaman, az olanlar çok olanlara önce selam verirler" (Buhârî, İsti'zân, 4-7; Müslim, Selâm, I).
Bir kimseden selam getiren birisine: "Aleyhi ve aleyke's-selam!" şeklinde cevap verilir. Bir mektuba yazılmış bir selâm için ise: "Ve aleyke's-selam" denilir yahut; cevabı mektupta bu ifade yazılır.
Selâm verirken veya alırken, eğilmek doğru değildir. Selâm verildiği takdirde alamayacak durumda olanlara ise, selam vermek doğru değildir. Meselâ, namaz kılanlara, Kur'an-ı Kerîm okuyanlara, hutbe dinleyenlere, ilimle meşgul olanlara, yemek yiyenlere selam verilmez. Dolayısıyla bu durumda iken verilen selâmı almamanın bir sorumluluğu yoktur.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim


WEZ Format +3. Şuan Saat: 16:59 - Tarih: 04-29-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.