Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=KUR'AN-I KERİM=-- > Kuran'da İnanış Konuları > Namaz

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 05-12-2012, 22:37
mehtap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
mehtap mehtap isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Çalışkan Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2009
Mesajlar: 1,375
Standart Kul için en mükemmel miraç namazdır.

Asıl mîraç, “en büyük kul” ile Rabbi arasında kendi vakti içinde gerçekleşti. Ama Efendimiz (a.s.m.) o nurlu kapıyı açık bırakmış, o ilâhî davete hepimizi çağırmıştır. Mîracın bir hediyesi olarak bize Rabbimizin razı olduğu en güzel yolu, “namaz”ı getiren Resul-i Ekrem, bu hakikati de, “Mü’minin miracı onun namazıdır” diyerek anlatmıştır.

Her sene Receb ayının 27. gecesi olan Mîraç Gecesini niçin kutluyoruz? Bu sorunun ilk akla gelen cevabı, Peygamberimizin, Rabbinden aldığı davet üzere ılâhi huzura varmasıdır. Peygamber Efendimiz bu gece yolculuğunda bütün gayb âlemlerini, Cenneti, Cehennemi ve âhiret menzilleri gördü, geldi ve gördüklerini de ümmetine haber verdi.

Peygamberimiz mîraca çıktı, bunda şüphe yoktur. Olay Kur’ân’da ve Sünnette yer alıyor. Peki, mîracın bize bakan yönü nedir?

Peygamberimiz mîraca çıkmış ve dönmüş, ama o kapıyı bize, ümmetine açık bırakmıştır. Bizler de her fırsatta mîracı yaşamaya, anlamaya, kavramaya ve mîraç hakikatini sürekli canlı tutmaya çalışıyoruz.



En mükemmel mîraç namazdır

Mîracın canlı tutulduğu ve mükemmel manada en iyi yaşandığı yer namazdır ve namazın oturuşunda okunan ettehiyyatü duasıdır. Bu duada Peygamberimiz, Âlemlerin Rabbine selam yerinde, bütün varlıkların ve insanların selâmını, tesbih ve ibadetlerini, tebrik, bereket ve güzelliklerini ve her türlü tayyibatı arz etmiştir. Rabbinin şahsına verdiği selâmı, hem kendi üzerine almış, hem de “ve alâ ibâdillâhi’s-sâlihîn” diyerek ümmetini de mîracın içine katarak, o âleme taşımıştır. Böylece mîracını bütün bir ümmetiyle birlikte idrak etmiştir.

Asıl mîraç, en büyük mîraç, “en büyük kul” ile Rabbi arasında gerçekleşen mîraç, kendi vakti içinde gerçekleşti ve tamamlandı. Ama oraya velâyetiyle gidip risaletiyle dönen Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) o nurlu kapıyı açık bırakmış, o ilâhî davete herkesi ve hepimizi çağırmıştır.

O zamandan bugüne ise ümmetin veli kulları ruh ve kalb ayağıyla ve birikimlerine göre o nurlu caddede, nebevî mîracın gölgesinde yürümüş, o yüce makamlara tırmanmışlardır.



Ümmetini her an yanında taşıdı

Mîraç öyle bir mucize, öyle kapsamlı bir hakikat, öyle geniş, derin ve nurlu bir olaydır ki, imanın mayası, kulluğun esası ve temeli, ilâhî yakınlığın ve rahmetin yolu orada anlaşılmıştır.

O bir rahmet peygamberi olduğu, ümmetini hep yanında ve yakınında gördüğü ve bizi Rabbimize tanıtıp anlatmak için bütün âlemleri gözümüzün önüne serdiği içindir ki, ümmetini miracın da en uç noktasında yanında taşımış ve manen beraberinde ***ürmüştür.

Bu şahadet âleminden gayb âlemine, dünya âleminden âhiret âlemine geçmiş, bizim birer iman esası olarak bildiğimiz, inandığımız, kabûl ve tasdik ettiğimiz hakikatleri o bizzat görmüş, yakından müşahede etmiş ve bütün varlığıyla ruhuna sindirmiştir.

Meleklerle görüşmüş, Cebrail aleyhisselâm ile birlikte bu yolculuğu gerçekleştirmiş, Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imamlık yapmış, sema katlarında peygamberleri ziyaret etmiş, bütün âhiret âlemlerini gezmiş, dolaşmış ve tanımıştır. Cennetin nimetlerini ve hurilerini, Cehennemin azabını ve zebanilerini görmüş, Cennetteki ümmetinin saadetini, Cehennemdeki günahkârların dehşetli hâlini müşahede etmiş, “Sizin inandıklarınızı ve iman ettiğiniz gayb âlemini ben gittim, gördüm, geldim. Bunda şüphe ve tereddüt yok” demiş, “âhirete gidip gören var mı?” diyenlere fiilen cevap vermiştir.



Gerçek mîracımız Cennette

Bir kul ve ümmet olarak, Rabbimizin rızasını hangi yolla elde edeceğimizi, O’nun rızasına nasıl ulaşacağımızı bilemiyor ve anlayamıyorduk. ışte Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Ezel ve Ebed Sultanı olan Rabbimizin razı olduğu en büyük yol ve çare olan “namaz”ı doğrudan doğruya bir mîraç hediyesi olarak getirmiş ve bize hediye etmiştir. Bu hakikati de, “Mü’minin miracı onun namazıdır” diyerek anlatmıştır.

Peygamberimiz (a.s.m.) nimetleri nimet yapan, saadeti saadet yapan, her türlü güzelliğin ve nurun aslı esası, bir kere görmek bile Cennetin bütün nimetlerini unutturan Cenab-ı Hakkın Nur Cemâlini görmüş, o cemâle âşık ve müştak olmuş ve bize de bu rü’yet hediyesini getirmiştir.

Sonsuz güzelliğe sahip “rü’yet-i cemâle ulaşmak” ifadesi bile, tarifi mümkün olmayan bir sevinç ve sürurdur. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi’nin, “Âşikâre gördü Rabbü’l-izzeti, âhirette öyle görür ümmeti” şeklinde dile getirdiği gibi, Efendimiz, rü’yet-i cemâle ümmetinin mazhar olacağı müjdesini getirmiştir. O Cenab-ı Hakkın Nur Cemalini gördüğü, seyrettiği, Rabbiyle bizzat görüştüğü, konuştuğu ve birlikte olduğu gibi, bu nimetin cin ve insan her mü’mine mümkün olacağı hediyesini getirmiştir.

Bizim gerçek mîracımız, ebedî mîracımız Cennette rü’yet nimetine ermemizle gerçekleşecektir inşaALLAH.



Kâinat üstü bir makam

ınsanın ALLAH katındaki yeri, bizim Rabbimizin yanındaki durumumuz mîraçla anlaşılmıştır. Yapısı ve konumu itibariyle küçük bir mahlûk ve âciz bir varlık olan insan mîraç bereketiyle öyle yüksek bir makama çıkar ki, kâinat üstü bir makama ulaşır. Bu sevinci ve saadeti anlatmak mümkün değildir. Bu mesele, rütbesiz bir askere "Sen paşa oldun" diyerek ona paşalık rütbesi verilmesine ve onun duyduğu, tarifi imkânsız bir sevince benzer.

Bunun gibi fâni, âciz, yokluk ve ayrılık tokadını devamlı olarak yiyen biçare bir insana mîraç şu mesajı ve müjdeyi veriyor:

“Sen ebedî ve sonsuz bir Cennette, Rahîm ve Kerîm bir Rahmân'ın rahmetine ereceksin. Orada hayal hızında, ruh genişliğinde, aklın seyrinde yaşayacaksın. Bütün isteklerine, kalbinin bütün arzularına kavuşacaksın. Sonsuz saadete ve rü’yet-i cemâle nail olacaksın.”

Bu müjdeyi anlayan ve bu habere inanan insanın sevincine had ve hudut var mıdır? Bu insan sevincinden yere göğe sığar mı?

Böylece mîraç, bizi bize tanıtıyor, kendi konumumuzu ve durumumuzu ortaya çıkarıyor. ALLAH katındaki yerimizi ve mevkiimizi belirliyor. Ve bize henüz dünyada iken imanın hazzını, âhiretin saadetini ve huzurunu tattırıyor

Miraç nasıl gerçekleşti?



Mi’raç, Recep ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselamın rehberliğinde Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ’ya, oradan semaya, yüce âlemlere, ılâhî huzura yükselmesidir.

Peygamber Efendimiz Mescid-i Haram’dan (Mekke’den), Mescid-i Aksâ’ya (Kudüs’e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberler kendisini karşıladı. Mîracını kutladılar. Peygamber Efendimiz burada peygamberlere iki rekât namaz kıldırdı, bir hutbe okudu. Ve bugün Kubbetü’s-Sahra’nın bulunduğu yerden Muallak Taşı’nın üzerinden Mîraca yükseldi.

Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Âdem, Hz. Yahya ve Îsa, Hz. Yusuf, Hz. ıdris, Hz. Harun, Hz. Mûsa ve Hz. ıbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler.

Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte kâinatın bittiği yer Sidretü’l-müntehâ’ya geldiler. Peygamberimiz orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra her gün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü’l-Ma’mur’u ziyaret etti.

Hz. Cebrail’in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan uzak olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.

Peygamberimiz (a.s.m.) Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Mûsa ile karşılaştı. “ALLAH ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz, “50 vakit namaz” buyurdu.

Hz. Mûsa’nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.

Daha sonra Peygamberimiz, Hz. Cebrail’in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü. Mekke’ye döndü.

Sabah olunca Kâbe’nin yanında Mekkelilere Mîracı anlattı. Ama müşrikler Efendimizin gösterdiği delilleri tasdik etmelerine rağmen, iman etmediler. Müşrikler soru üstüne soru sorup Efendimiz’i bunaltırken, o esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi. Müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız şeksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk-tereddütsüz inanan” unvanını aldı.

Mi’raçla ilgili çok sorulan sorular

Soru: “Miracın hikmeti nedir? Niye miraç gibi bir hadise gerçekleşti?

Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.

Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz’i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşma. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz’i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.

Ama Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.

Peygamber Efendimizin elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi Mîracın bâtınî tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.

Peygamber Efendimiz bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Mi’raç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. ıbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Mi’raç hediyesi olarak getirmesi gibi...

Soru: “Madem Cenab-ı Hak bize her şeyden daha yakın, neden Efendimiz onunla görüşmek için binlerce senelik mesafeyi aşıp yetmiş bin perdeden geçiyor?”

Güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir.

Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir.

Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Cenab-ı Hak her şeye yakındır, ama her şey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Mîraca yükselmiş, bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır.

Soru: “Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay’a ve Venüs’e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?“

Yerküremiz, yani Dünya bir yılda yaklaşık 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada döner, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret, bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet bir insan bedenini şimşek gibi Rahman’ın Arşına çıkaramaz mı?

Mehmet Paksu.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kadr Suresi ve Meali Yağmur Ayetler - Sureler 0 08-26-2011 18:12
miraç CUMHUR Özel Günler ve Tebrikler 2 06-29-2011 01:45
Mükemmel insan CUMHUR İnsan - Duygular 0 09-08-2008 18:26
miraç CUMHUR Özel Günler ve Tebrikler 10 07-30-2008 08:33
Evrendeki Mükemmel Denge WebM@ster Kur'an Mucizeleri 0 07-01-2008 18:09


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:04 - Tarih: 04-19-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.