Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=KUR'AN-I KERİM=-- > Meal > Diyanet Meali

Konu Kapatılmıştır
 
Seçenekler
  #1  
Alt 07-01-2012, 00:12
Yağmur
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart FURKÂN Suresi-ŞU'ARÂ Suresi (Diyanet Meali)

FURKÂN Suresi

Mekke döneminde inmiştir. 68-70. âyetlerin Medine döneminde indiği konusunda bir rivayet de vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “el-Furkân” kelimesinden almaktadır. Furkân, “hak ile batılı birbirinden ayıran” demek olup Kur’an’ın isimlerinden biridir. Sûrede temel konular olarak Hz. Peygamber’in tüm insanlığa gönderildiği, onun tebliğ sırasında karşılaştığı zorluklar ve şirkin kökünün kazınacağı, geçmiş ümmetlerin hayatlarından bazı örnekler de verilerek ele alınmaktadır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.


1.
Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân'ı indiren Allah'ın şanı yücedir.

2.
O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O her şeyi yaratmış ve yarattığı O şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.

3.
(İnkar edenler), Allah'ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilahlar edindiler.

4.
İnkar edenler, "Bu Kur'an, Muhammed'in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir" dediler. Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz uydurdular.

5.
"(Bu Kur'an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır" dediler.

6.
(Ey Muhammed!), De ki: "O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, çok merhamet edendir."

7.
Dediler ki: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda, pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!"

8.
"Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya! "Zalimler (inananlara): "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.

9.
(Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. Artık onlar doğru yolu bulamazlar.

10.
Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allah'ın şanı yücedir.

11.
Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır.

12.
Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler.

13.
Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman orada, yok olup gitmeyi isterler

14.
(Kendilerine) "Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, bir çok kere yok olmayı isteyin!" (denir.)

15.
De ki: "Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanlara vadedilen ebedilik cenneti mi?" Orası onlar için bir mükafaat ve varılacak bir yerdir.

16.
Ebedi olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va'didir.

17.
Rabbinin, onları ve Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve (taptıklarına), "Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar" diyeceği günü hatırla.

18.
Onlar, "Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular" derler.

19.
(İlah edindikleriniz) söyledikleriniz konusunda sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden azabı savmaya gücünüz yetmeyecek ve kendinize yardım da edemeyeceksiniz. Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse ona büyük bir azap tattırırız.

20.
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir.

21.
Bize kavuşacaklarını ummayanlar, "Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!" dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler.

22.
Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. "Eyvah! Biz Allah'ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız" diyecekler.

23.
Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik.

24.
O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir.

25.
O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.

26.
O gün gerçek hükümranlık Rahmân'ındır ve kafirlere zorlu bir gün olacaktır.

27.
O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: "Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!"

28.
"Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!"

29.
"Andolsun, Kur'an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir."

30.
Peygamber, "Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terkedilmiş bir şey haline getirdi" dedi.

31.
Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter.

32.
İnkar edenler, "Kur'an ona bir defada toptan indirilseydi ya!" dediler. Biz Kur'an'la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.

33.
Onlar sana hiçbir misal getirmezler ki (buna karşılık) sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getirmiş olmayalım.

34.
Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötü, tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar.

35.
Andolsun, Biz, Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik ve kardeşi Hârûn'u da ona yardımcı kıldık.

36.
Onlara, "Âyetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin" dedik. Nihayet o kavmi yerle bir ettik.

37.
Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık.

38.
Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helak ettik.

39.
Bunların herbirine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik.

40.
Andolsun, senin kavmin, bela yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.

41, 42.
Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. "Allah'ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilahlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilahlarımızdan uzaklaştıracaktı" (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler.

43.
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?

44.
Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.

45.
Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık.

46.
Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik.

47.
O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.

48, 49.
O, rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan bir çok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik.

50.
Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler.

51.
Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik.

52.
Öyle ise kafirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur'an'la büyük bir mücadele ver.

53.
O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır.

54.
O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin her şeye hakkıyla gücü yetendir.

55.
Onlar, Allah'ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır.

56.
Biz seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

57.
De ki: "Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum."

58.
Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah'a) tevekkül et. O'nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter!

59.
Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan sonra da Arş'a4 kurulan Rahmân'dır. Sen bunu haberdar olana sor!

60.
Onlara, "Rahmân'a secdeye kapanın denildiğinde "Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?" derler ve bu onların nefretini artırır.

61.
Göğe burçlar yerleştiren, orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın şanı çok yücedir.

62.
O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir.

63.
Rahmân'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, "selâm!" der (geçer)ler.

64.
Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir.

65.
Onlar, şöyle diyenlerdir: "Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helaktir!"

66.
"Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası."

67.
Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.

68.
Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.

69.
Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır.

70.
Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

71.
Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah'a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner.

72.
Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.

73.
Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler.

74.
Onlar, "Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" diyenlerdir.

75.
İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükafatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanacaklardır.

76.
Orada ebedi kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır!

77.
(Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak."
  #2  
Alt 07-01-2012, 00:15
Yağmur
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart ŞU'ARÂ Suresi

Mekke döneminde inmiştir. 68-70. âyetlerin Medine döneminde indiği konusunda bir rivayet de vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “el-Furkân” kelimesinden almaktadır. Furkân, “hak ile batılı birbirinden ayıran” demek olup Kur’an’ın isimlerinden biridir. Sûrede temel konular olarak Hz. Peygamber’in tüm insanlığa gönderildiği, onun tebliğ sırasında karşılaştığı zorluklar ve şirkin kökünün kazınacağı, geçmiş ümmetlerin hayatlarından bazı örnekler de verilerek ele alınmaktadır.

Bismillâhirrahmânirrahîm.


1.
Ta Sin Mim.

2.
Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir.

3.
Ey Muhammed! Mü'min olmuyorlar diye adetâ kendini helak edeceksin!

4.
Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar

5.
Rahmân'dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.

6.
Onlar (Allah'ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.

7.
Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik.

8.
Şüphesiz bunlarda (Allah'ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar.

9.
Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

10, 11.
Hani Rabbin Mûsâ'ya, "Zalimler topluluğuna, Firavun'un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?" diye seslenmişti.

12.
Mûsâ şöyle dedi: "Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum."

13.
"Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn'a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap)."

14.
"Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım."

15.
Allah dedi ki, "Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz."

16.
"Firavun'a gidin ve deyin: "Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz",

17.
"İsrailoğullarını bizimle beraber gönder."

18.
Firavun şöyle dedi: "Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin."

19.
"(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin."

20.
Mûsâ şöyle dedi: "Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım."

21.
"Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı."

22.
"Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir."

23.
Firavun, "Âlemlerin Rabbi de nedir?" dedi.

24.
Mûsâ, "O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir."

25.
Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) "dinlemez misiniz?" dedi.

26.
Mûsâ, "O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir" dedi.

27.
Firavun, "Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir" dedi.

28.
Mûsâ, "O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir" dedi.

29.
Firavun, "Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim."

30.
Mûsâ, "Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?" dedi.

31.
Firavun, "Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu," dedi.

32.
Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.

33.
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.

34.
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, "Şüphesiz bu bilgin bir sihirbazdır" dedi.

35.
"Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?"

36.
Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy.Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder."

37.
"Sana bütün usta sihirbazları getirsinler."

38.
Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.

39.
İnsanlara da "Siz de toplanır mısınız?" denildi.

40.
"Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız" (dediler.)

41.
Sihirbazlar gelince, Firavun'a, "Eğer biz üstün gelirsek gerçekten bize bir mükafat var mı?" dediler.

42.
Firavun, "Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız" dedi.

43.
Mûsâ onlara, "Hadi ortaya atacağınız şeyi atın" dedi.

44.
Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz" dediler.

45.
Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asâ onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.

46.
Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

47.
"Âlemlerin Rabbine inandık" dediler.

48.
"Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbi'ne."

49.
Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi.

50.
Sihirbazlar şöyle dediler: "Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz."

51.
"(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."

52.
Biz Mûsâ'ya, "Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz" diye vahyettik.

53.
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.

54.
Dedi ki, "Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur."

55.
"Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar."

56.
"Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz."

57, 58.
Biz de Firavun'un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.

59.
İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

60.
Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.

61.
İki topluluk birbirini görünce Mûsâ'nın arkadaşları, "Eyvah yakalandık" dediler.

62.
Mûsâ, "Hayır!, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir" dedi.

63.
Bunun üzerine Mûsâ'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.

64.
Ötekileri de oraya yaklaştırdık.

65.
Mûsâ'yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.

66.
Sonra ötekileri suda boğduk.

67.
Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi.

68.
Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

69.
Ey Muhammed! Onlara İbrahim'in haberini de oku.

70.
Hani o babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.

71.
"Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz" demişlerdi.

72.
İbrahim dedi ki: "Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?"

73.
"Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?"

74.
"Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk" dediler.

75, 76.
İbrahim şöyle dedi: "Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?"

77.
"Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur."

78.
"O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir."

79.
"O, bana yediren ve içirendir."

80.
"Hastalandığımda da O bana şifa verir."

81.
"O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır."

82.
"O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur."

83.
"Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat."

84.
"Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl."

85.
"Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle."

86.
"Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır."

87.
"(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!"

88.
"O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!"

89.
"Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka."

90.
Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.

91, 92, 93.
Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, "Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilecek.

94, 95.
Artık onlar ve o azgınlar ile İblis'in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.

96.
Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:

97.
"Allah'a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."

98.
Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk."

99.
Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı."

100.
İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok."

101.
"Candan bir dostumuz da yok."

102.
Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.

103.
Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi.

104.
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.

105.
Nûh'un kavmi de Peygamberleri yalanladı.

106.
Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

107.
"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

108.
"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

109.
"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

110.
"O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!"

111.
Dediler ki: "Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız."

112.
Nûh şöyle dedi: "Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?"

113.
"Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!"

114.
"Ben inananları kovacak değilim."

115.
"Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

116.
Dediler ki: "Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!"

117.
Nûh şöyle dedi: "Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı."

118.
"Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."

119.
Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.

120.
Sonra da geride kalanları suda boğduk.

121.
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

122.
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.

123.
Âd kavmi de peygamberleri yalanladı.

124.
Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

125.
"Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

126.
"Öyle ise Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

127.
"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

128.
"Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?"

129.
"İçlerinde ebedi yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?"

130.
"Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız."

131.
"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

132, 133, 134.
"Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah'a karşı gelmekten sakının."

135.
"Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum."

136.
Dediler ki: "Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir."

137.
"Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir."

138.
"Biz azaba uğratılacak da değiliz."

139.
Böylece onlar Nûh'u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

140.
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

141.
Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.

142.
Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

143.
"Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

144.
"Öyle ise Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!"

145.
"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

146, 147, 148.
"Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"

149.
"Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz."

150.
"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

151, 152.
"Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin."

153.
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

154.
"Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir."

155.
Salih, şöyle dedi: "İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır."

156.
"Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."

157.
Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.

158.
Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

159.
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

160.
Lût'un kavmi de peygamberleri yalanladı.

161.
Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

162.
"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

163.
"Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."

164.
"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

165, 166.
"Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz."

167.
Dediler ki: "Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!"

168.
Lût şöyle dedi: "Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım."

169.
"Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar."

170, 171.
Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.

172.
Sonra diğerlerini helâk ettik.

173.
Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi!

174.
Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

175.
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

176.
Eyke halkı da peygamberleri yalanladı.

177.
Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"

178.
"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."

179.
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

180.
"Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir."

181.
Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın."

182.
"Doğru terazi ile tartın."

183.
"İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."

184.
"Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının."

185.
Onlar şöyle dediler: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."

186.
Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."

187.
"Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür."

188.
Şuayb, "Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.

189.
Onlar Şuayb'ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.

190.
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

191.
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

192.
Şüphesiz bu Kur'an, âlemlerin Rabbi'nin indirmesidir.

193, 194, 195.
Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

196.
Şüphesiz bu (Kur'an'ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.

197.
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?

198, 199.
Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı yine buna inanmazlardı.

200.
İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) suçluların kalbine soktuk.

201, 202, 203.
Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, "Bize mühlet verilmez mi?" demedikçe, ona inanmazlar.

204.
Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?

205.
Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,

206.
Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (halleri nice olurdu?)

207.
(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı.

208.
Biz hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helak etmedik.

209.
Bu bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.

210.
O Kur'an'ı şeytanlar indirmemiştir.

211.
Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.

212.
Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.

213.
Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!

214.
(Önce) en yakın akrabanı uyar.

215.
Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.

216.
Eğer sana karşı gelirlerse, "Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım" de.

217, 218, 219.
Namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah'a tevekkül et.

220.
Şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

221.
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?

222.
Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.

223.
Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.

224.
Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.

225, 226.
Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.

227.
Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah'ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
İSRÂ Suresi-KEHF Suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-30-2012 05:44
Hicr suresi-Nahl suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-28-2012 23:15
RA'D Suresi-İbrahim Suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-28-2012 22:34
Tevbe Suresi-Yûnus Suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-28-2012 21:44
Araf Suresi - Enfal Suresi (Diyanet Meali) Yağmur Diyanet Meali 1 06-28-2012 21:15


WEZ Format +3. Şuan Saat: 14:44 - Tarih: 03-29-2024..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c) Rızası İçin.