#1
|
||||
|
||||
Ölümü öldürenler
ÖLÜMÜ ÖLDÜRENLER
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla... Ölüm, her canlının sonudur. Âlemlerin Rabb'i olan Allah (c.c.) müstesna. Ölüm, insanlar için en tesirli nasihattır. Allah'ın Rasul'ü (s.a.s.): "Zevkleri yok eden ölümü, çokça anın" buyuruyor. (1) Derin düşünüldüğünde ölüm, müminler için bir otokontroldür, bir nimettir. Bununla birlikte birçoğumuz, ölümün bize çok yakın olduğunun bilincinde değiliz. Sanki biz en son ölecek kişiymişiz gibi bir bilinçaltımızın olduğu görülmektedir. Fakat yakînî imana sahip kimselerin böyle olmadığını görüyoruz. Onlar için ölüm, bir sevgilinin diğer bir sevgiliye kavuşup buluşması gibidir. Onlar için bir bayramdır. Dünya zindanlarından kurtuluştur. Kendisine Allah'ın (c.c.) rızasını ve ahiret yurdunu hedef seçen kimseler, ölümden korkmazlar. Asıl dünya, onlar için bir ayrılıktır. İşte onlar muttakîlerdir. Ölümden korkan kimseler ise, kâfirler, müşrikler, münafıklar, zalimler ve müslüman olmakla birlikte, Allah'ın emirlerine göre yaşamayan, onun emirlerini ciddî mânâda tefekkür etmeyen, kendini dünya hayatına kaptıran zavallı kimselerdir... Ölümü hatırından çıkarmamak müminlerin, daha fazla ihlaslı olmalarına vesile olur. Dolayısıyla kısa emel sahibi olurlar. Hesapları da, hep ahiret üzerinedir. Hesap gününün dehşeti, sıratı geçememe endişesi, Cehennemin alevlerine düşme tehlikesi ve cennet nimetlerini kaybetme düşüncesi, onları her zaman diri tutar. Ömer b. Abdulaziz, âlimlerden birine: Bana va'z et dedi. Âlim: Halifelerin ilk öleni sen değilsin, yani sen de her halife gibi öleceksin dedi. Ömer: Daha söyle deyince, Âlim: Âdem' e varıncaya kadar bütün ataların ölümü tatmış ve sıra sana gelmiştir, deyince ömer ağladı. (2) Rebi b. Heysem de, ölümü hatırından çıkarmamak için evinin içinde birkaç defa yatıp kalktığı bir mezar kazdırmıştır. Bir an ölüm hatırımdan çıksa kalbim bozulur, derdi. (3) Bir gün İbn Mutî, evine baktı ve evi hoşuna gitti. Sonra: Vallahi, ölüm hatırıma gelmese seninle sevinir ve eğer dar olan mezara girmeyecek olsam, dünyalıktan hoşlanırdım. Fakat şimdi bunlar boş şeylerdir, diyerek yüksek sesle ağlamaya başladı. (4) Eş'as anlatıyor: Hasan-ı Basrî'nin sohbetine devam ediyorduk. Onun sohbeti, Cehennem, ahiret ve ölüm işini hatırlatmaktan ibaret idi. (5) İşte muttakîlerin hâlleri böyle idi. Ölüm, onların uzun emel sahibi olmalarını engellerdi. Dünya nimetleri, makam, mevki, şan ve şöhret onları aldatmazdı. Ayrıca ölüm düşüncesi, yakînen iman edenleri, adâletsizlikten, zulme seyirci kalmaktan, hakkı bâtıla karıştırmaktan, Allah'ın (c.c.) ayetlerini birkaç paraya ve makama satmaktan ve diğer günah ve şirklerden alı koyar. Ölüm bütün imkânların yok olmasıdır. Telafisi olmayan acı bir gerçektir... Ölüm geldi mi, ya sınıfı geçersin ya da kalırsın. Bir sene daha okuma imkânı bırakmaz. Onun için müminler çok duyarlı olmalıdır ve dikkat etmelidir... Bugünün işini yarına, bugünün ibadetini yarına, bugünün hayrını yarına ve bugünün pişmanlığının tövbesini yarına bırakma lüksü yoktur. Çünkü Rasulullah (s.a.s.), bir hadisinde şöyle buyuruyor: "İnsanlar iki şeyin kıymetini bilmelidirler. O iki şey: Sıhhat ve boş zamandır." (6) Yine Rasulullah (s.a.s.) işi yarım bırakanları kınama sadedinde şöyle buyurmuştur: "Onlar amel konusunda yarına bırakanlardır." (7) Eğer böyle davranırsak, yarın Allah'ın (c.c.) huzurunda elimiz boş, yüzümüz kara olur. Ayrıca bize sorulacak olan, "ömrünü nerede geçirdin? Zamanını nerede tükettin? Gücünü nerede harcadın?" gibi sorulara cevap veremeyiz. Müminlerin şiârı, su akarken testiyi doldurmak olmalıdır. Su olmayınca, hayat olmaz. Bu yüzden herkes suyunu yanına almalıdır. Çünkü ateşi su söndürür... İşte öldükten sonra pişman olmamak için, bize verilen zamanı iyi kullanmalı, azığımızı ona göre ayarlamalıyız. Çünkü son pişmanlık fayda vermez. Bu konuda, Rabb'imiz Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: "Allah katında makul olan tövbe, ancak cahillikle bir günah işleyip de sonra hemen pişman olup tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbesini kabul eder. Allah her şeyi hakkı ile bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Yoksa, günahları işleyip işleyip de ne zaman ki, her birine ölüm gelince: ‘İşte ben şimdi tövbe ettim!’ diyen kimselere tövbe yoktur! Kâfir oldukları hâlde ölenlerin tövbesi de kabul değildir. İşte onlar için elem verici bir azâb hazırlanmıştır." (8) Bir başka ayette: "O gün onların yüzü ateşe evirilip çevirilir iken ‘ah, ne olurdu bizler Allah'a itaat etseydik, peygambere itâat etseydik!’ derler." Yine ‘Ey Rabb'imiz! Doğrusu bizler önderlerimize ve büyüklerimize itâat ettik, onlar da bizi yanlış yola götürdüler. Ey Rabb'imiz! Onların azâbını ikiye katla ve onları büyük bir lanetinle rahmetinden kov." (9) Evet onlar öyle derken, bizler ne diyeceğiz? "Ya Rabbi! Hep dünyanın peşinden koştuk, gâh oyun gâh eğlence bizi aldattı, gâh dünya malı, gâh kadınlarımız, gâh çocuklarımız, gâh dostlarımız, işimiz, aşımız vesaire aldattı bizi. Zar zor namaz kıldık, oruç tuttuk. Farz olan ibadetleri ancak yapabildik... Vaktimiz kalmadı ki, ayaklar altındaki senin dinini hayata hakim kılmak için tağutlarla mücadele edip çalışıp didinelim. Ancak dünyamızı ikame edebildik. Onun için, bizi aldatan bu amillere azâbdan iki kat ver” mi diyeceğiz? Hayır! Onun için yeniden kendimize gelelim, yeniden imanımızı tazeliyelim, kendimize çeki düzen verelim... Dünya üzerinde, müminlerin toprakları işgal edilip savunmasız yaşlı ve sakat insanlar, küçük çocuklar ve kadınlar kurşunlarla, füzelerle vurulup, malları gasp edilip, namusları kirletilip gerçek nasihat olan ölümü, canlı canlı yaşarlarken Allah'ın (c.c.) Kitabı ve Rasulullah'ın sünneti mahkûmken, bir daha ölümü hatırlayalım! Bir daha yediklerimize, içtiklerimize, giydiklerimize, gezdiklerimize hülasa bütün yaptıklarımıza dikkat edelim... İbni Ömer (R.anhuma) anlatıyor: Rasulullah (s.a.s.) buyurdular ki: "Cennetlikler cennette, cehennemlikler de cehennemde oldukları zaman ölüm getirilir. Cennetle cehennemin arasına konup orada kesilir. Sonra bir münadî, nidâ eder: ‘Ey ehl-i cennet! Artık ebediyet var, ölüm yok! Ey ehl-i nâr! Artık ebediyet var, ölüm yok!’ Cennetliklerin sürûru bununla daha da artar. Cehennemliklerin de hüzünü artar." (10) "De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, yalnız âlemlerin Rabbi Allah içindir." (11) Kaynaklar: 1) Tirmizi, Zühd, 4, 2) Said Havva külliyatı. İslam'da nefis tezkiyesi, ölüm bölümü. Yenda yayınları. 1997 İst., 3) Said Havva Külliyatı. İslam'da nefis tezkiyesi, ölüm bölümü, 4) Said Havva Külliyatı. İslam'da nefis tezkiyesi, ölüm bölümü, 5) Said Havva Külliyatı. İslam'da nefis tezkiyesi, ölüm bölümü, 6) Buhari, Rikak, B.1 hds , 7) Ahmed b. Hanbel 1, 139, 8) Nisa, 17-18, 9) Ahzab, 66-67-68, 10) Buhari, Rikak 5051, 11) Enam, 162 Alıntı: Aybuk-ankara
__________________
Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi alem. Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka matem... Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşduran bir köprüdür |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Ölümü Öldürmek! | TÜRKER | Ölüm | 1 | 04-14-2019 16:29 |
Kanserin ölümü | CUMHUR | Sağlık Bilgileri | 0 | 01-11-2016 22:36 |
Ölümü sevmek | CUMHUR | Ölüm | 3 | 05-27-2014 15:17 |
Hanımların ölümü | CUMHUR | Ölüm | 0 | 01-11-2009 20:52 |
ölümü öldürde Gel | CUMHUR | Ölüm | 2 | 03-03-2008 22:55 |