Ya ALLAH

Anasayfa Kimler Online Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   İBADET REHBERİ FORUM > --=EDEBİYAT ve KÜLTÜR=-- > Makaleler

Makaleler Köşe Yazıları, Fikirler, Düşünceler, Tezler...

Cevapla
 
Seçenekler
  #1  
Alt 01-27-2015, 21:05
CUMHUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
CUMHUR CUMHUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Özel Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 4,045
Standart Özüm diyor ki!

Özüm diyor ki: “Aşk hep içeriden gelir ve aslâ dışarıya çıkmaz”; kendini bu sözden ayırma; Hepsi senden, sanadır; İfâde hep sensin gelende de, gidende de; Bunu unutma! Rahat ol!”

Emniyet ve sükûn içinde nasıl yaşıyorsun hayret ediyorum. Hakk’ın kaza okları sebepsiz atılmış değillerdir. Onlar yaralayacak gönül ararlar. Gayb rüzgarı bu cihanı kâh harab eder, kâh mâmur. Senin cehlin bunu anlamana mâni oluyorsa sus, seyirci ol. Bir gün hikmet hocası seni de bulur

İki insan bâzen aynı şeyleri düşünebilirler, bu aynı şey düşünme süreleri çakışmaya ve aynı şeyi düşündükleri o bâzen ismi verilen zamanlar çoğalmaya başladığı zaman artık yavaş yavaş işler dehrin etkisine girmeye başlar.

Bunu kendilerinde buldukları ilâhî bir hubbiyyet ile karşılarındakinde yaşarlar ki, karşısındaki de kendisinde olanı onda yaşamıştır. Bunun ân veyâ hissiyât olarak değerlenmeyip dehr veyâ hubbiyet yaşantısı olarak değerlenmesinin ise ta’rifi yoktur, işte buna tasavvuf lisânında zevk etme denilir. Bu zevk etme hâli en basit anlatım olarak kişinin bunu bizzât yaşamasıdır, bunu karşısındaki bir ayrı birimle yaşadığı zaman bunun adı dehr ve yaşantısı hubbiyyet olur. Hadîs-i Şerîfde “Üçüncüsü Allah olan iki dosta kimse zarar veremez” buyrulmuştur.

En güzel ifâde tarzını ise beşer lisânın da şöyle bulur:

“Aynı şeyi düşünüyoruz.. Ah bu çok büyük sâadet…”

“Düşünerek yaşamak mı? Yaşayarak düşünmek mi? Gönül açıklığına ördüğün camlar ile kendini güvenceye almak mı? İlâhî deryânın sonsuzluğu mu?

Ama ey insan sen böyle kendinle hubbiyyet edeceğin bir taraf bulamamışsan meçhullerle dolu olan bu âlemde gamsız ve tasasız yaşayanlara bir müddet uymak lâzımsa uy, fakat uyanık ol.

Cenâb-ı Hakk fiillerinden, isimlerinden, sıfatlarından ve zâtından anlatımlarla bize hafiften birşeyler duyurmak istemiştir. Bu anlatımlar dilbilgisi dersinde anlatıldığı gibi fiil, isim, sıfat, bunların çekimli halleri, birleşik halleri, kipleri olarak da anlatılır ancak hiçbir zaman misâl mesel değildir. Misâl anlatılmak istenilen mesele yol olsun diye verilir. Misâllerin bir çok yönleri vardır, her kişi kendi aklı ve idrâkince bir şeyler anlar ve bu kendi anlayış ve idrâkine uygun olan idrâkler aramaya başlar ki tasdîki olsun, benim bu düşüncem doğruymuş desin. Çoğu hayâl ve zanna dayanan tasdîkler sürer gider kişi kendini başkalarında hep tasdîk eder ama hiç bir zaman birebir kendini bulamaz. Bu böyle sürüp giderken ânlar içinde bir bâzende kendince karşısındakine şöyle der; “önemli olan aralarından seçmek.” Bu cümle mihenk noktasıdır, aralardan seçilen önemliler, karşılıklı önem taşımaya başlayınca anlar ki, o kendisi için önemli olan o aralardan seçilen karşılıklı önemli olanlar değil karşısındakinin ta kendisidir. O an işte dil lâl olur, dilsizliğe bürünür, öteki dil olan gönül artık devreye girer. Artık şâd olma zamanıdır.

“Nasıl hissediyorsun? Kendine soruyor musun?

Cevap geliyor mu? Senden sana…

Veyâ söyleyenden söylenileni işittin de;

“kulak verip işitenlerden ol!”dun mu?”

Beşeri yaşantıda âlimler bile kendi ilimlerine, kendi iddialarına birçok deliller bulurlar. Ama netice olarak kendileri de hep şüphe içinde kıvranmaktadırlar. Cenâb-ı Hakk’ın habîblik yaşantısında ise delîller ve şüpheler atılmıştır, bir sinir hücresinin hareketi için nasıl ki bütün bir insan bedeni faaliyette ise, aynıdır, bütün âlem bu delîlleri ve şüpheleri ortadan kaldırmaya girişmiştir, sâdece bir sinir hücresinin insan bedeninde hareketi gibi ilâhî habîbliğin ilâhî zât ile hareket farkındalığının yaşanması için.

“Habîbini tanıdın değil mi ? O nedenle bu telâşın..”

O habîblik, o hubbiyyettir ki ne zât kalır, ne sıfat kalır, ne isim, ne fiil ne de kipler kalır, hovarda bir öğrencinin bahar sevincini yaşaması gibi havada uçan kelebekler, kuşlar gönüllerde uçmaya başlar, gönül deryâsının denizleri kendini göstermeye başlar, mercanlar incilere yol verirler, artık sâdece bu gönül vardır, bireyler gitmiştir, ilkbahar havasına karışmışlardır, çünkü bu yol yokluk yoludur, acz ve iftikar yoludur. Muhtâc olduğunu bunu bilmeden kendisini teslim ederek gösterir. Çünkü o artık aralardan seçilmesi gereken önemliyi seçmiştir. Cümlesini şöyle kurar:

“Bizi şerh ediyorlar; daha ne olsun artık…”

alıntı..
__________________
Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi alem. Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun. Halka matem...
Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşduran bir köprüdür
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Aşık Veysel Diyor ki; CUMHUR Serbest Kürsü 0 09-29-2011 22:55
Muhsin Yazıcıoğlu Diyor ki; CUMHUR Serbest Kürsü 0 09-29-2011 22:51
Bak Sadaka Ne Diyor? kutlu Makaleler 0 07-22-2011 23:52
bir bebek diyor ki: CUMHUR Şiirler 1 04-12-2009 17:20


WEZ Format +3. Şuan Saat: 23:21 - Tarih: 11-19-2025..


Powered by vBulletin 3.7.3
Copyright © 2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © İBADETREHBERİ Forum, All Rights Reserved
Web Tasarım: @Türker
Her Şey ALLAH(c.c.) Rızası İçin.