Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 12-19-2014, 15:29
Yağmur
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Allah bize yeter, O ne güzel Vekil’dir

Müslümanların, “Allah bize yeter, O ne güzel Vekil’dir’ (Âl-i İmran, 173) demeleri;

ben yaşamak için sayısız ihtiyaçları olan bir fakirim ve fakat bunları yaratacak gücü de olmayan bir acizim.

Ancak benim Rabbim, sonsuz kudreti ve rahmetiyle bana yeter,

beni yoktan yaratırken, her an, her türlü ihtiyaçlarımı yaratıp bana ulaştırırken yettiği gibi, şu hayatın her meselesi için de bana yeter.

Gözümü açmama görmeyi yaratmakla cevap verdiği gibi, çalışarak yaptığım fiilî duama da sonucu yaratarak cevap verir.

Ben Allah'a güvenirim, O'na dayanırım, O'na minnettar olurum demektir.

Bizler iman ederiz ve biliriz ki, her şey, Yüce Allah'ın takdiri ve yaratması ile meydana gelir.

Onun için dinimiz, alınması gereken tedbirleri aldıktan sonra, insanlara veya sebeplere değil, sadece Allah'a dayanma anlamındaki bir tevekkülü kabul eder.

Tevekkül, her şeyi yerli yerine koymaktır; kulu kul, yaratanı yaratıcı bilmektir.

Kalben, sebeplere, yaratılmışlara değil, Allah'a yönelmektir. Bir âyette Rabbimiz şöyle buyurur:

“Müslümanlar sadece Allah'a dayanıp güvensinler.” (Âl-i İmrân, 122)

Allah'tan başka şeylere dayanıp güvenmek, sonuçları onlardan bilmek, tevekküle zıt olduğu gibi, imana da zıttır.

Allah'a ait sıfatları, o şeylere de vermek demektir ki bu bir şirktir; o şeyleri Allah'a ortak yerine saymaktır.

Bediüzzaman Hazretleri, iman ve tevekkül arasındaki bağı şu ifadeleriyle net olarak ortaya koyar:

“İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni (dünya ve ahiret mutluluğunu) iktiza eder (gerektirir).”

Yani sağlam bir iman, insanı tevekküle götürür, bu da dünya ve ahiret kurtuluşuna.
Alıntı ile Cevapla