SaRey
01-16-2018, 19:52
Hakiki bir müminin buğzu, nefreti ve öfkesi de, hiç şüphesiz Allah içindir Ölçüsü, onun rızasıdır, aykırı bir harekette bulunmaz Ama Allahın rızasını gözetmeyen insanların kriteri ise, daima kendi menfaatleridir Dolayısıyla menfaat ve çıkarlarıyla uyuşmadığı zaman, herkesten, bahusus müminlerden nefret ederler Bu hususta Kuran-ı Kerim müminleri şöyle ikaz etmektedir:
Ey iman edenler! Kendi (din kardeş)lerinizden başkasını (dost ve) sırdaş edinmeyin (Çünkü) onlar, size şer ve fesat yapmakta hiç kusur etmezler; size sıkıntı verecek şeyleri arzu ederler Muhakkak ki, onların (kin ve) buğzları ağızlarından (taşıp) meydana vurmuştur Göğüslerinde gizlemekte oldukları (düşmanlık) ise, daha büyüktür (S Al-i İmran, 118)
Yine Cenab-ı Hakk, onların müminlere karşı nefretle dolu oluşlarına mukabil,
Biz onların arasına kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin bıraktık (S Maide, 64) beyanı ile kendi aralarındaki dostluk ve beraberliği içlerinden çekip almıştır.
Demek ki, müminler arasında buğzun yeri yoktur Sevgide olduğu gibi, buğz da yalnızca Allah için yapılmalı ve ölçüyü kaçırmamaya azami dikkat gösterilmelidir Bu husustaki ölçü ise, bir hadis-i şerifte şöyle bildirilmektedir:
Sevdiğin kimseyi ifrata kaçmadan bir ölçü dairesinde, kararınca sev; çünkü günün birinde, sevmediğin biri olabilir Sevmediğin bir kimseye de, buğzetmek ve onun aleyhinde bulunmakta itidali elden bırakma Zira bu kimse, bir gün senin (canciğer) dostun olabilir (Tirmizi, Muhtarul-Ehadis, H no: 45)
İşte muvazene altına alınmış sevgi ve buğz, Allahın rızası istikametinde yapılabilirse, dünyada huzur getirmesinin yanında, uhrevi neticeleriyle de insanın ebedi kurtuluşuna vesile olabilir Zira Kişi, sevdiği ile beraberdir (Hadis-i Şerif, Tirmizi)
SEVGİDE VE BUĞZDA ÖLÇÜ
Sevgi, kendisinde fayda umduğu şeye insan tabiatının meyl etmesidir. Sevginin kaynağı ya "Nefs" veya "Ruh" tur. Nefsânî sevgiler arttıkça cünûn'a, ruhânî muhabbetler çoğaldıkça fünûn'a sebep olur. Ruhun meyli aşk derecesine ulaşırsa utanmayı ve ahlâkî kemâli artırır. Nefsâni sevgi çoğaldıkça utanmayı aşındırır. "Ben ar namus şişesini taşa çaldım kime ne!" diyen kimsenin ölçüsüzlüğü, nefse dayalı sevgi-nin aşırılığından kaynaklanmaktadır.
Muhabbet hususunda aranacak ölçü, sevgiyi dinî çerçevenin dışına taşımamaktır. Bir kimsenin aşırı bir nefsânî sevgiye kapılması, aklı çalışmaz, gözü görmez, kulağı işitmez hale getirir. Ölçüsüz sevginin bu gibi zararları olduğundan dolayı kâinatın yegâne efendisi bulunan Peygamberimiz, "Hevâ (ve heveslere kapılmak) dan sakının.
Zira (aşın) sevgi (sahibini) sağırlaştırır ve körleştirir" (1) hadisi ile bizleri uyarmaktadır.
Bir kimse, aşırı muhabbetle bağlandığı şahsi tenkit edemez ve iğri hareketlerinde bile onun taklitçisi haline gelir. Zira "Kul sevdiği ile bera-berdir" (2). Akılların muallimi ve hak yolunun rehberi bulunan Hz. Mu-hammed (s.a.v.), "Sevdiğini orta yollu sev. Bir gün düşmanın olabilir. Düşmanına da orta yollu buğz et. Umulur ki bir gün dostun olabilir" (3) buyurmuştur.
Ölçüsüz ve aşırı bir sevgiyle kendisine bağlandığımız kimse, bize düşman olduğu zaman, birçok sırlarımızı halkın arasında yayar ve insanların arasına çıkamaz hale getirir. Aşırı düşmanlıkla gücendirdiğmiz kimse, bir gün dostumuz olursa, geçmişteki kinci hareketlerimiz den dolayı eski sevgisini devam ettiremez.
Sevdiğimiz kimseleri devamlı ve daha fazla sevebilmek için "Sey*rek ziyaret et sevgin artar" (4) tavsiyesini hatırdan çıkarmamalı, "Hakkın rızası için halka muhabbet" ölçüsünü unutmamalı; Allah ve Resûlünden başkasını, mutlak bir sevgiyle değil, izâfî bir muhabbetle sevmelidir. Tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse, Allah'ı seveni ve onun gösterdiği yolda yürüyeni, aşırılığa kaçmayan bir muhabbetle sevmelidir.
(1) Feyzü'l-Kadir, c. 3, sh. 126.
(2) Feyzü'i-Kadir, c, 4, sh. 374.
(3) et-Tâc, c. 5, sh. 77
Ey iman edenler! Kendi (din kardeş)lerinizden başkasını (dost ve) sırdaş edinmeyin (Çünkü) onlar, size şer ve fesat yapmakta hiç kusur etmezler; size sıkıntı verecek şeyleri arzu ederler Muhakkak ki, onların (kin ve) buğzları ağızlarından (taşıp) meydana vurmuştur Göğüslerinde gizlemekte oldukları (düşmanlık) ise, daha büyüktür (S Al-i İmran, 118)
Yine Cenab-ı Hakk, onların müminlere karşı nefretle dolu oluşlarına mukabil,
Biz onların arasına kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin bıraktık (S Maide, 64) beyanı ile kendi aralarındaki dostluk ve beraberliği içlerinden çekip almıştır.
Demek ki, müminler arasında buğzun yeri yoktur Sevgide olduğu gibi, buğz da yalnızca Allah için yapılmalı ve ölçüyü kaçırmamaya azami dikkat gösterilmelidir Bu husustaki ölçü ise, bir hadis-i şerifte şöyle bildirilmektedir:
Sevdiğin kimseyi ifrata kaçmadan bir ölçü dairesinde, kararınca sev; çünkü günün birinde, sevmediğin biri olabilir Sevmediğin bir kimseye de, buğzetmek ve onun aleyhinde bulunmakta itidali elden bırakma Zira bu kimse, bir gün senin (canciğer) dostun olabilir (Tirmizi, Muhtarul-Ehadis, H no: 45)
İşte muvazene altına alınmış sevgi ve buğz, Allahın rızası istikametinde yapılabilirse, dünyada huzur getirmesinin yanında, uhrevi neticeleriyle de insanın ebedi kurtuluşuna vesile olabilir Zira Kişi, sevdiği ile beraberdir (Hadis-i Şerif, Tirmizi)
SEVGİDE VE BUĞZDA ÖLÇÜ
Sevgi, kendisinde fayda umduğu şeye insan tabiatının meyl etmesidir. Sevginin kaynağı ya "Nefs" veya "Ruh" tur. Nefsânî sevgiler arttıkça cünûn'a, ruhânî muhabbetler çoğaldıkça fünûn'a sebep olur. Ruhun meyli aşk derecesine ulaşırsa utanmayı ve ahlâkî kemâli artırır. Nefsâni sevgi çoğaldıkça utanmayı aşındırır. "Ben ar namus şişesini taşa çaldım kime ne!" diyen kimsenin ölçüsüzlüğü, nefse dayalı sevgi-nin aşırılığından kaynaklanmaktadır.
Muhabbet hususunda aranacak ölçü, sevgiyi dinî çerçevenin dışına taşımamaktır. Bir kimsenin aşırı bir nefsânî sevgiye kapılması, aklı çalışmaz, gözü görmez, kulağı işitmez hale getirir. Ölçüsüz sevginin bu gibi zararları olduğundan dolayı kâinatın yegâne efendisi bulunan Peygamberimiz, "Hevâ (ve heveslere kapılmak) dan sakının.
Zira (aşın) sevgi (sahibini) sağırlaştırır ve körleştirir" (1) hadisi ile bizleri uyarmaktadır.
Bir kimse, aşırı muhabbetle bağlandığı şahsi tenkit edemez ve iğri hareketlerinde bile onun taklitçisi haline gelir. Zira "Kul sevdiği ile bera-berdir" (2). Akılların muallimi ve hak yolunun rehberi bulunan Hz. Mu-hammed (s.a.v.), "Sevdiğini orta yollu sev. Bir gün düşmanın olabilir. Düşmanına da orta yollu buğz et. Umulur ki bir gün dostun olabilir" (3) buyurmuştur.
Ölçüsüz ve aşırı bir sevgiyle kendisine bağlandığımız kimse, bize düşman olduğu zaman, birçok sırlarımızı halkın arasında yayar ve insanların arasına çıkamaz hale getirir. Aşırı düşmanlıkla gücendirdiğmiz kimse, bir gün dostumuz olursa, geçmişteki kinci hareketlerimiz den dolayı eski sevgisini devam ettiremez.
Sevdiğimiz kimseleri devamlı ve daha fazla sevebilmek için "Sey*rek ziyaret et sevgin artar" (4) tavsiyesini hatırdan çıkarmamalı, "Hakkın rızası için halka muhabbet" ölçüsünü unutmamalı; Allah ve Resûlünden başkasını, mutlak bir sevgiyle değil, izâfî bir muhabbetle sevmelidir. Tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse, Allah'ı seveni ve onun gösterdiği yolda yürüyeni, aşırılığa kaçmayan bir muhabbetle sevmelidir.
(1) Feyzü'l-Kadir, c. 3, sh. 126.
(2) Feyzü'i-Kadir, c, 4, sh. 374.
(3) et-Tâc, c. 5, sh. 77